- Servetifünun topluluğuna katıldıktan sonra bireysel konuları işlemiştir.
- 1908'den sonra ise toplumsal konuları işlemiş, "toplum için sanat" anlayışını benimsemiştir.
- İtilaf Devletleri tarafından İstanbul'un işgal edilmesi üzerine "Kara Bir Gün" adlı yazısının yayımlanmasından dolayı Malta'ya sürülmüştür. (Burada okuyabilirsiniz.)
- Daüssıla şiirinde milli duyguları ve ıstırapları anlatmıştır.
- Malta'da sürgündeyken yazdığı "vatan" konulu şiirleriyle ünlenmiştir.
- Şiirlerinde Namık Kemal'i örnek alan sanatçı, toplumcu bir anlayışa sahiptir.
- Eserlerinde vatan, millet, hürriyet konularını işlemiştir.
Şiir: Gizli Figanlar, Batarya ile Ateş (şiir/nesir), Firak-ı Irak, Malta Geceleri
Monografi: Namık Kemal, Mehmet Akif, Fuzuli
Makale: Çal Çoban Çal, Tarihin Yılan Hikayesi
Çıkacak bir kapı kalmadığında bir hak arama yöntemi olarak biliriz düelloyu. Eski zamanlarda oldukça rağbet edilen düello, edebiyat hayatına da damga vurmuştur. Türk edebiyatında düelloyla ilk olarak Namık Kemal tanışır. O zamanlar düello camiada ''mübareze-i müteferride'' adıyla anılır.
Bilenler bilir, düellonun tarihi pek eskilere uzanır. Avrupa'da Germen istilaları sonrasında yaygın hale gelen düello, hukuka başvurmadan aranan hak arayışı yöntemidir. Bu yolla mağlup olanın ilahi güç tarafından mahkum olduğuna inanılırdı. Edebiyat dünyasına da iki yazarın aralarında olan bir husumetin giderilmesi için bir araç vesilesi olarak girmişti. Bir nevi şairler ve yazarlar şiddetin yerine bu yöntemi seçiyorlardı. İlk olarak Türk edebiyatında Namık Kemal tarafından tartışmaya açılan düello, Türk edebiyatında bir dönem rağbet gördükten sonra yasaklandı. Düello için yurt dışına gitmeyi göze alan kalem sahibi yazarlar bile vardır. Dil konusunda hassas olan yazarlarımızdan olan Süleyman Nazif, Paris'te ilginç bir olay yaşar. Olay şöyle zuhur eder:
Süleyman Nazif Paris'te bulunduğu yıllarda, içinde ''Dünyada senden alçak yoktur.'' cümlesi geçen bir mektup alır. Bunun üzerine Süleyman Nazif bu çirkin yaklaşıma karşılık olarak muhatabını mübarezeye yani düelloya davet eder. Fikrini daima kalemiyle müdafaa eden Süleyman Nazif bu yüzden bu tavrı uygun görür. Mektubu yazan, Nazif'teki bu akil tavırdan etkilenir ve düello çağrısını reddederek özür dilemek zorunda kalır ve Süleyman Nazif'ten af diler. Nazif, şahitlerin huzurunda özür beyan eden adama, içinde günümüzde pek önemsemediğimiz Türkçe hassasiyetinin geçtiği şu cümleyi tokat gibi çarpar:
''Hakkımdaki tecavüzünü affettim. Fakat bana yazdığın mektupta dünya kelimesini 'vav'la yazmak suretiyle imlaya olan tecavüzünü imkanı yok affetmem.'' Küçük ama mesajı büyük olan bu hadise, Süleyman Nazif'in dönemindeki yazarları bile tedirgin eden Türkçe hassasiyetini barındırması bakımından dikkate değerdir. 'Kara Bir Gün' makalesinde vatanını kalemiyle müdafaa edişiyle bildiğimiz Süleyman Nazif, bir kelimenin yanlış yazılmasını affedemeyecek kadar olan hassasiyetiyle de Türkçeye verdiği önemi ortaya koymaktadır.
Kaynaklar
11. Sınıf Türk Edebiyatı, Ekstrem Yayıncılık
http://www.beyaztarih.com/kultur-sanat/diyarbakirli-suleyman-naziften-duelloda-turkce-dersi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder