“Yüksek
zümre edebiyatı, saray edebiyatı, eski Türk edebiyatı, klasik Türk edebiyatı”
gibi isimleri de olan divan şiirinin belli başlı özellikleri şunlardır:
1.
Divan şiiri kendine
özgü zevk ve anlayışların hâkim olduğu bir ortamda oluşmuştur. Bu ortam, İslami
ögelerle saltanat anlayışının bir arada düşünüldüğü Osmanlı Devleti’ndeki saray
çevresidir.
2.
Bu şiir
geleneğindeki şairlerin hemen hepsi, Türkçenin yanı sıra Arapça ve Farsçayı
da bu dillerde güzel şiirler yazacak kadar iyi bilen, eğitimli kişilerdir.
3.
Divan şiiri soyut,
yüce ve ideal olana yönelik bir şiirdir. Bu şiirlerde somut ögelerden çok,
soyut ögeler; gerçek güzellerden çok, hayalî güzeller; günlük hayatın
gerçeklerinden çok, efsanelerin, tarihin ve dinî ögelerin kendine özgü
gerçeklikleri ağır basmıştır.
4.
Divan şiiri kuralcı
ve biçimci bir şiir geleneğidir.
5.
Bu şiir geleneğinde
bir iki şiir dışında bütün şiirler aruz ölçüsüyle yazılmıştır.
6.
Divan şiirinde
ahenge büyük önem verilmiş, bunun sağlanması için şiirlerin zengin uyakla/kafiyeyle
yazılmasına çalışılmıştır.
7.
Divan şiirinde
nazım birimi (birim değeri) olarak beyit ve bent kullanılmıştır.
8.
Bu şiir geleneğinde
Arap ve Fars (İran) edebiyatlarında da kullanılan gazel, kaside, rubai,
murabba gibi nazım şekilleri kullanılmıştır. Bu nazım şekilleri süreç
içinde kendi geleneklerini (gazel yazma geleneği, kaside yazma geleneği vb.)
oluşturmuştur.
9.
Şiirler temalarına
göre (nazım türü denilen) şu isimleri almıştır:
Tevhit:
Allah’ın birliğinin
ve yüceliğinin anlatıldığı şiir.
Münacat:
Allah’a yapılan
yalvarış ve yakarışlara yer verilen şiir.
Naat:
Hz. Muhammet’i övmek
amacıyla kaleme alınan şiir.
Mersiye:
Sevilen bir kişinin
ölümünden duyulan üzüntünün anlatıldığı şiir.
Methiye:
Bir kişinin,
çoğunlukla da bir devlet büyüğünün övüldüğü, büyüklüğünün anlatıldığı şiir.
Hicviye:
Bir kişinin
eleştirildiği, olumsuz taraflarının ön plana çıkarıldığı şiir.
Fahriye:
Bir şairin
kendisini övdüğü, şiirdeki ustalığını ortaya koyduğu şiir.
10.
Divan şiirinde
düşünce ve hayaller birtakım mazmunlarla anlatılmıştır. Mazmun, belli
bir kavramı düşündürüp çağrıştıran, genellikle açık istiare ve telmih
sanatlarından yararlanılarak oluşturulan klişeleşmiş kelimedir. Mazmun, modern
şiirdeki imgenin divan şiirindeki karşılığı olarak da düşünülebilir.
Mazmunların anlamları ve çağrışım alanları çoğunlukla önceden belirlenmiştir.
Yani bir mazmun, divan şiirini bilen herkese aynı şeyleri çağrıştırır. Divan
şiirindeki mazmunların çok önemli bölümü sevgililerin özelliklerinin anlatılması
için kullanılmıştır.
Mazmun
|
Karşıladığı, Çağrıştırdığı Anlam
|
Yay
|
Sevgilinin
Kaşları
|
Kılıç
|
Sevgilinin
Gamzesi, Yan Bakışı
|
Ok
|
Sevgilinin
Kirpikleri
|
Gonca
|
Sevgilinin
Ağzı
|
Lâl
ya da Şeker
|
Sevgilinin
Dudağı
|
İnci
|
Sevgilinin
Dişleri
|
Tuba
ya da Servi
|
Sevgilinin
Boyu
|
Gül
|
Sevgilinin
Yüzü
|
Sümbül,
Yılan ya da Halka
|
Sevgilinin
Saçı
|
Mum
|
Maşuk
(Aşık Olunan, Sevgili)
|
Pervane
(Geceleri ışık çevresinde dönen küçük kelebek)
|
Aşık
|
Divan
şiirinde betimlenen sevgililer bir servi ağacı ya da elif harfi gibi uzun boylu
ve incedir. Belleri saç teli kadar ince, saçları yılan gibi kıvrım kıvrım,
ağızları nokta kadar küçüktür. Gözleri kanlı katil, kaşları yay, gamzeleri
kılıç, zülüfleri sümbül, ağızları gonca, dudakları lâl, dişleri inci, kirpikleri
ok olan bu güzeller, divan şairinin hayal dünyasının dışa vurumudur.
11. Divan şiirinde süslü anlatıma,
söz sanatlarına sıkça başvurulmuş, söyleyiş güzelliğinin yakalanmasına
çalışılmıştır. Söyleyiş güzelliğinin yakalanması için bazen bir şiirin
her bir biriminde ayrı bir hayal, duygu ya da düşünce işlenmiş; bu da
şiirin ortak bir tema etrafında birleşip bütünleşmesini güçleştirmiştir.
Bu durum, divan şiirinde temadan çok anlatımın önemsendiğini göstermektedir.
12.
Divan şiirinde
çoğunlukla içki meclisleri, aşk, aşkın getirdiği çaresizlik, ulaşılmaz
sevgiliye hasret gibi temalar işlenmiştir.
13. Divan
şiirinin en önemli kaynakları Arap ve İran mitolojileri, bu milletlerin halk
hikâyeleri ve edebiyat birikimleridir. Bunların yanında peygamber ve evliya
hikâyeleri, Kur’an, hadis ve tasavvuf da bazı şairlere kaynaklık etmiştir.
14.
Divan şiirinde Arapça, Farsça, Türkçe kelime ve tamlamalardan oluşan Osmanlı
Türkçesi kullanılmıştır.
15.
Bu şiir geleneğinde şairler, şiirlerini divan adı verilen kitaplarda
toplamışlardır.
16.
Bu şiir geleneğinin ilk temsilcisi 13. yüzyıl şairlerinden Hoca Dehhânî’dir.
17.
Divan şiiri, medrese eğitimi görmüş şehirli aydınlara seslenen bir
edebiyattır.
18.
Bu dönem edebiyatı nazım (şiir) ağırlıklı olarak gelişmiştir. Bu dönem edebiyatı şiire önem vermiş,
varlığını şiir ağırlıklı olarak sürdürmüştür.
Nesir (düz yazı) genel olarak şiirin etkisinde ve paralelinde gerçekleşmiş, şiirin gölgesinde
kalmış, fazla gelişememiştir.
19.
Şiirde biçim, biçimsel kusursuzluk büyük önem taşımıştır. Şiirin kuruluşu kesin kurallara bağlanmıştır. Bu kurallar şiirin
biçimini oluşturan nazım birimi (nazım birimi olarak genellikle beyit
kullanılmıştır.), ölçü (şiirin ölçüsü aruzdur), uyak (genellikle tam ve
zengin uyaklar kullanılmıştır.), nazım şekli (gazel, kaside, mesnevi) başlıca
nazım şekilleridir.)
20. Divan
edebiyatında sanatkârane bir anlatım kullanılır. Edebî sanatlara düşkünlük, süslü, sanatlı ve mecazlı bir anlatım yaratma
bu edebiyatın önemli özelliklerinden biridir. Edebî sanatın yoğun
kullanıldığı süslü anlatım, dönemin sanat anlayışı ve kültür yapısıyla
ilgilidir. Divan sanatçıları "Sanat için sanat"
anlayışındadır.
21.
Divan edebiyatında şiirlere özel bir ad, bir başlık konmaz. Divan şairleri şiirlerini genel olarak nazım şekilleriyle adlandırır. Gazel,
kaside, mesnevi, terkib-i bend vb. Şiirlere özel bir başlık konulmaması,
İslamî kültürün etkisiyle açıklanabileceği gibi şiirde konu
bütünlüğünün olmamasına da bağlanabilir. Çünkü divan sanatçıları
bütün güzelliği yerine parça güzelliğini önemsemiştir.
22. Divan edebiyatı konu, tema ve türler yönünden
belli kalıplar içinde kalmıştır. Çoğu Arap ve Fars
edebiyatlarıyla ortak olan konu, tema ve türler, hemen hemen bütün
sanatçılar tarafından ya olduğu gibi ya da çok küçük değişiklikler
yapılarak kullanılmıştır. Biçimde olduğu gibi konuda da görülen bu sıkı
disiplin, insanın duygu ve düşüncelerinin olduğu gibi anlatmasını,
toplumda olup bitenleri ortaya koymasını, sanatçının özgür ifadesini
sınırlamış, sanatçıyı dar bir alanda bırakmıştır.
Kaynaklar
10. Sınıf Türk Edebiyatı, Esen Yayınları
10. Sınıf Türk Edebiyatı, Palme Yayıncılık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder