- Mehmet Fuat Köprülü tarafından bilim dünyasına tanıtılmıştır.
- Araştırmalara ve çeşitli görüşlere göre Türk edebiyatında Ahmed Fakîh isminde birkaç şahıs mevcuttur. Anadolu Selçukluları döneminde XIII. yüzyılda iki ayrı Ahmed Fakîh’in yaşadığına ilk kez değinen Abdülbaki Gölpınarlı’dır. Gölpınarlı’nın ve daha sonraki araştırmacıların verdiği bilgileri de aktaran Osman F. Sertkaya, farklı zamanlarda yaşadığı hâlde birbiriyle karıştırılan beş Ahmed Fakîh’in varlığından söz etmektedir.
- Ahmed Fakîh, tasavvufî hareketlerin Anadolu’da hızlı bir şekilde yayıldığı dönemde yaşamıştır. Bu nedenle sanatını, edebî kaygıdan uzak bir şekilde yazdığı dinî-didaktik şiirlerle halka bilgi vermek maksadıyla kullanmıştır.
Çarhnâme: Kaside nazım şekliyle ve aruzun “mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün” kalıbıyla yazılan manzume 83 beyittir. Didaktik bir dille yazılan eserde, dünyanın faniliğinden ve geçici zevklerine kapılmamak gerektiğinden, feleğin acımasızlığından ve ahiret yurdu için hazırlanmanın lüzumundan bahisle sabır, ibâdet ve tevâzu gibi konularda öğütler verilmiştir.
Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe: Aruzun “mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün” kalıbıyla yazılmış 339 beyit uzunluğundaki mesnevide hece vezniyle yazılmış dörtlükler de mevcuttur. Seyahatnâme niteliğindeki eserin dili gayet açık ve sadedir. Arapça ve Farsça kelimelerin yanında içerdiği zengin Türkçe kelime hazinesi bakımından önemli bir metindir. Şair, gerçekçi bir anlatımla dünyanın geçiciliği, iyilerle arkadaş olunması ve sabrın elden bırakılmaması gibi konularda öğütler de verdiği mesnevîyi, hac ziyareti esnasında gördüğü Şam, Kudüs, Mekke, Medine gibi kutsal mekânların anlatmak amacıyla kaleme almıştır. Peygamberin Medine’ye hicretini, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in kabirlerini ziyaretini, Kâbe’yi tavaf edişini, Hacerü’l-Esved ve Harem’in özelliklerini anlatan Ahmed Fakîh; Kubeys Dağı, Hira Mağarası, Kudüs, Mescid-i Aksa, Kubbetü’s-Sahra ve Makam-ı İbrahim hakkında da bilgiler vermiş ve Şam şehrinden övgüyle söz etmiştir.
Çarhnâme’den
Dirîgâ çarhun elinden hezârân
Ki kılmışdur mu’attal bunca karân
İşid imdi bu ahvâli i kardaş
Çün ümmetdür biribirine ihvân
Yavuz sanmaya kardaş kardaşına
Hakîkatdür bu sözüm bana inan
İşitdün ise sözüme kulak tut
Gidermegil sözümi kulağundan
Bilür misin niçün geldün cihâna
Seni kulluğ içün yaratdı Sultân
Sana ni’met virüpdür bî-nihâyet
Husûsâ kim kılupdur ehl-i îmân
Nasîhat tutar isen dinle sözüm
Hünerün var ise gel uşda meydân
Sana birkaç öğütler vireyin ben
Ki her birisi dürr ola ya mercân
Öğüdüm bu günehden tevbe eyle
Ki îmân kasdın eyler bil ki şeytân
(...)
Fî Zikri Vasfı Mekke Şerrefehu’llâhu Te’âlâ
Hele bir gün irişdük Ka’beye biz
Nasîb ola Çalabdan varasız siz
Bu Mekke şehrinün dört yanı sarpdur
Eğer maşrık yanıdur yâ ho garpdur
Ki dereden iner şehrün ucına
Görincek Ka’beyi benzün uçına
(…)
İşit imdi sana vasfın diyeyin
Sıfatlarını bir bir şerh ideyin
Haremün uzunı iç yüz adımdur
İçi düpdüz ıvacuk akça kumdur
İnin adımladum ben yüz yigirmi
Ki dört bucaklıdur degül yigirmi
Bu dört dîvarları üç kat kemerdür
Haremün taşra yanı tolu şardur
Kemerleri direk üzre durupdur
Sağışda bu direkler biş yüz ondur
Haremün dört bucakda dört menâre
Kanâdiller dizilmişdür kenâre
Mü’ezzinler çıkar okur ezânı
Sevinür işidenün gönlü cânı
Harem kapuların saydum tamâmet
Kamu kırk dört kapudur zî alâmet
Haremün orta yiri Ka’bedür çak
İbâdetdür anun var yüzine bak
Yüceliği inen yüksekdür iy cân
Kıyâs itsen anı kırk arşun iy cân
Kireç taşdur anun dahı yapusı
Güneş toğışınadur hem kapusı
Bilek gibi ki halka var gümişden
İki halka var anda tuhfe işden
(...)
Kaynak: http://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com/index.php?sayfa=detay&detay=7075
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder