Sayfalar

19 Şubat 2017 Pazar

Gülşehri

Mantıku't-Tayr

  • Yaşamı hakkında çok az bilgi vardır. Doğum ve ölüm tarihi belli değildir.
  • Kırşehirlidir. Kırşehir o yıllarda Gülşehir diye anıldığı için "Gülşehri" mahlasını kullanmıştır. 
  • Divanı bulunmayan Gülşehri, mesnevileriyle tanınmış ve tasavvuf konusunu işlemiştir.


Yapıtları

Mantıku't-Tayr: Gülşehrî'nin en önemli eseridir. İranlı tasavvuf şairi Feridüddin Attar'ın aynı adlı eserinin çevirisi olan Mantıku't Tayr, çeviri olmakla birlikte Gülşehri tarafından genişletilmiştir. Şair esere Kelile ve Dimne'den hikayeler katmış, Mevlana'nın Mesnevi'sinden alıntılar yapmıştır. Alegorik olan tasavvufi içerikli bu eser 8.000 beyittir. Mantıku't Tayr, Kuş Dili anlamına gelir.

Mantıku't Tayr'ın konusu yaratılmışlarda bedene girmiş ruh kuşlarının Hüdhüd adlı kuşun yol göstermesiyle Anka (Simurg) denilen ve Allah'ı temsil eden kuşu aramaya çıkmalarıdır. Uzun yıllar uçarak çeşitli nefis vadilerinden geçerler. Son noktaya ancak otuz kuş ulaşabilir. Si, Farsçada otuz, murg da kuş demektir. Bu otuz kuş, vardıkları yerde kendilerini bulurlar.

Vahdet-i vücud inancını işleyen bu sembolik eser "Gülşenname" olarak da anılır.

Felekname: Farsça olarak yazılmış tasavvufi-ahlaki bir mesnevidir.

Kerâmât-ı Ahi Evran: 167 beyitlik Türkçe mesnevisidir.

Kudûrî Tercümesi

Risâle-i Arûz



Gazel

Bahâr oldı vü bostânlarda bülbül
Kılur gül ışkına feryâd u gulgul

Bu ömr-ile çemende hîç inanma
Ki bir haftadan artuk dirile gül

Gülün ömri azına gözüm ağla
Yazun tiz geçdügine ağız aç gül

Kime bir âfiyet geldi cihânda
Kim ana irmedi yüz bin tezelzül

Bu dünyâ izzetine garre olan
Delim tarta temennâ vü tezelzül

Cihânun ârzûsı cânun almak
Senün fikründe ashâb-ı te’emmül

Çegâne ölüm anup eyde ten ten
Karâbe ömre gelüp kıla kâl kul

Ola Gülşehrî gâfil kendiden kim
Anun zikrinde kılmagıl tegâfül

Bize kim gerek-ise cevr kılsun
Bizüm teslîm geldi vü tecemmül


Mantıku't Tayr'dan

"… Günlerden bir gün, dünyadaki bütün kuşlar bir araya gelirler. Toplanan kuşların arasında hüthüt, kumru, dudu, keklik, bülbül, sülün, üveyk, şahin ve diğerleri vardır. Amaçları, padişahsız hiçbir ülke olmadığı düşüncesiyle, kendilerini yönetmek üzere bir padişah seçmektir.

Hüthüt söze başlar ve Hz. Süleyman'ın postacısı olduğunu belirttikten sonra; kuşların Simurg adında bir padişahları olduğunu söyler. Ama hiçbir kuşun haberlerinin olmadığını, herkesin padişahının daima Simurg olduğunu belirtir. Ancak, binlerce nur ve zulmet perdelerinin arkasında gizli olduğu için bilinmediğini ve onun "bize bizden yakın, bizimse ondan uzak" olduğumuzu anlatır. Simurg'u arayıp bulmaları için kendilerine kılavuzluk edeceğini ilave edince; kuşların hepsi de hüthütün peşine takılıp Simurg'u aramak için yollara düşerler.

Ama yol çok uzun ve menzil uzak olduğundan; kuşlar yorulup hastalanırlar. Hepsi de, Simurg'u görmek istemelerine rağmen, hüthütün yanına varınca "kendilerince geçerli çeşitli mazeretler söylemeye" başlarlar. Çünkü, kuşların gönüllerinde yatan asıl hedefleri çok daha basit ve dünyevî'dir(!) Örnek olarak, bülbülün isteği gül; dudu kuşunun arzuladığı abıhayat; tavuskuşunun amacı cennet; kazın mazereti su; kekliğin aradığı mücevher; hümânın nefsi kibir ve gurur; doğanın sevdası mevki ve iktidar; üveykin ihtirası deniz; puhu kuşunun aradığı viranelerdeki define; kuyruksalanın mazereti zafiyeti dolayısıyla aradığı kuyudaki Yusuf; bütün diğerlerinin de başka başka özür ve bahaneleridir.

Bu mazeretleri dinleyen hüthüt, hepsine ayrı ayrı, doğru, inandırıcı ve ikna edici cevaplar verir. Simurg'un olağanüstü özelliklerini ve güzelliklerini anlatır.

Hüthüt söz alır ve şunları söyler. Söyledikleri, ayna ve gönül açısından ilginçtir:
Simurg, apaçık meydanda olmasaydı hiç gölgesi olur muydu?
Simurg gizli olsaydı hiç âleme gölgesi vurur muydu?
Burada gölgesi görünen her şey, önce orada meydana çıkar görünür.
Simurg'u görecek gözün yoksa, gönlün ayna gibi aydın değil demektir.
Kimsede o güzelliği görecek göz yok; güzelliğinden sabrımız, takatımız kalmadı.
Onun güzelliğiyle aşk oyununa girişmek mümkün değil.
O, yüce lûtfuyla bir ayna icad etti.
O ayna gönüldür; gönüle bak da, onun yüzünü gönülde gör!
Hüthütün bu söylediklerine ikna olan kuşlar, yine onun rehberliğinde Simurg'u aramak için yola koyulurlar.
Ama yol, yine uzun ve zahmetli, menzil uzaktır…

Yolda hastalanan veya bitkin düşen kuşlar çeşitli bahaneler, mazeretler ileri sürerler. Bunların arasında, nefsanî arzular, servet istekleri, ayrıldığı köşkünü özlemesi, geride bıraktığı sevgilisinin hasretine dayanamamak, ölüm korkusu, ümitsizlik, şeriat korkusu, pislik endişesi, himmet, vefa, küskünlük, kibir, ferahlık arzusu, kararsızlık, hediye götürmek dileği gibi hususlarla; bir kuşun sorduğu "daha ne kadar yol gidileceği" sorusu vardır.


Kaynaklar
LYS Edebiyat, Limit Yayınları
10. Sınıf Türk Edebiyatı, Palme Yayıncılık
http://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com/index.php?sayfa=detay&detay=742

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder