Sayfalar

18 Şubat 2017 Cumartesi

Ahmed Fakih (?-?)

Ahmed Fakih kimdir?

  • Mehmet Fuat Köprülü tarafından bilim dünyasına tanıtılmıştır.
  • Araştırmalara ve çeşitli görüşlere göre Türk edebiyatında Ahmed Fakîh isminde birkaç şahıs mevcuttur. Anadolu Selçukluları döneminde XIII. yüzyılda iki ayrı Ahmed Fakîh’in yaşadığına ilk kez değinen Abdülbaki Gölpınarlı’dır. Gölpınarlı’nın ve daha sonraki araştırmacıların verdiği bilgileri de aktaran Osman F. Sertkaya, farklı zamanlarda yaşadığı hâlde birbiriyle karıştırılan beş Ahmed Fakîh’in varlığından söz etmektedir. 
  • Ahmed Fakîh, tasavvufî hareketlerin Anadolu’da hızlı bir şekilde yayıldığı dönemde yaşamıştır. Bu nedenle sanatını, edebî kaygıdan uzak bir şekilde yazdığı dinî-didaktik şiirlerle halka bilgi vermek maksadıyla kullanmıştır. 

Yapıtları


Çarhnâme: Kaside nazım şekliyle ve aruzun “mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün” kalıbıyla yazılan manzume 83 beyittir. Didaktik bir dille yazılan eserde, dünyanın faniliğinden ve geçici zevklerine kapılmamak gerektiğinden, feleğin acımasızlığından ve ahiret yurdu için hazırlanmanın lüzumundan bahisle sabır, ibâdet ve tevâzu gibi konularda öğütler verilmiştir.

Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe: Aruzun “mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün” kalıbıyla yazılmış 339 beyit uzunluğundaki mesnevide hece vezniyle yazılmış dörtlükler de mevcuttur. Seyahatnâme niteliğindeki eserin dili gayet açık ve sadedir. Arapça ve Farsça kelimelerin yanında içerdiği zengin Türkçe kelime hazinesi bakımından önemli bir metindir. Şair, gerçekçi bir anlatımla dünyanın geçiciliği, iyilerle arkadaş olunması ve sabrın elden bırakılmaması gibi konularda öğütler de verdiği mesnevîyi, hac ziyareti esnasında gördüğü Şam, Kudüs, Mekke, Medine gibi kutsal mekânların anlatmak amacıyla kaleme almıştır. Peygamberin Medine’ye hicretini, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in kabirlerini ziyaretini, Kâbe’yi tavaf edişini, Hacerü’l-Esved ve Harem’in özelliklerini anlatan Ahmed Fakîh; Kubeys Dağı, Hira Mağarası, Kudüs, Mescid-i Aksa, Kubbetü’s-Sahra ve Makam-ı İbrahim hakkında da bilgiler vermiş ve Şam şehrinden övgüyle söz etmiştir.


Çarhnâme’den


Dirîgâ çarhun elinden hezârân

Ki kılmışdur mu’attal bunca karân


İşid imdi bu ahvâli i kardaş

Çün ümmetdür biribirine ihvân


Yavuz sanmaya kardaş kardaşına

Hakîkatdür bu sözüm bana inan


İşitdün ise sözüme kulak tut

Gidermegil sözümi kulağundan


Bilür misin niçün geldün cihâna

Seni kulluğ içün yaratdı Sultân


Sana ni’met virüpdür bî-nihâyet

Husûsâ kim kılupdur ehl-i îmân


Nasîhat tutar isen dinle sözüm

Hünerün var ise gel uşda meydân


Sana birkaç öğütler vireyin ben

Ki her birisi dürr ola ya mercân


Öğüdüm bu günehden tevbe eyle

Ki îmân kasdın eyler bil ki şeytân

(...)



Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe’den

Fî Zikri Vasfı Mekke Şerrefehu’llâhu Te’âlâ


Hele bir gün irişdük Ka’beye biz

Nasîb ola Çalabdan varasız siz


Bu Mekke şehrinün dört yanı sarpdur

Eğer maşrık yanıdur yâ ho garpdur


Ki dereden iner şehrün ucına

Görincek Ka’beyi benzün uçına

(…)

İşit imdi sana vasfın diyeyin

Sıfatlarını bir bir şerh ideyin


Haremün uzunı iç yüz adımdur

İçi düpdüz ıvacuk akça kumdur


İnin adımladum ben yüz yigirmi

Ki dört bucaklıdur degül yigirmi


Bu dört dîvarları üç kat kemerdür

Haremün taşra yanı tolu şardur


Kemerleri direk üzre durupdur

Sağışda bu direkler biş yüz ondur


Haremün dört bucakda dört menâre

Kanâdiller dizilmişdür kenâre


Mü’ezzinler çıkar okur ezânı

Sevinür işidenün gönlü cânı


Harem kapuların saydum tamâmet

Kamu kırk dört kapudur zî alâmet


Haremün orta yiri Ka’bedür çak

İbâdetdür anun var yüzine bak


Yüceliği inen yüksekdür iy cân

Kıyâs itsen anı kırk arşun iy cân


Kireç taşdur anun dahı yapusı

Güneş toğışınadur hem kapusı


Bilek gibi ki halka var gümişden

İki halka var anda tuhfe işden

(...)

Kaynak: http://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com/index.php?sayfa=detay&detay=7075

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder