Sayfalar

5 Şubat 2017 Pazar

Divan Şiiri

divan şiirinin genel özellikleri

“Yüksek zümre edebiyatı, saray edebiyatı, eski Türk edebiyatı, klasik Türk edebiyatı” gibi isimleri de olan divan şiirinin belli başlı özellikleri şunlardır:

1. Divan şiiri kendine özgü zevk ve anlayışların hâkim olduğu bir ortamda oluşmuştur. Bu ortam, İslami ögelerle saltanat anlayışının bir arada düşünüldüğü Osmanlı Devleti’ndeki saray çevresidir.

2. Bu şiir geleneğindeki şairlerin hemen hepsi, Türkçenin yanı sıra Arapça ve Farsçayı da bu dillerde güzel şiirler yazacak kadar iyi bilen, eğitimli kişilerdir.

3. Divan şiiri soyut, yüce ve ideal olana yönelik bir şiirdir. Bu şiirlerde somut ögelerden çok, soyut ögeler; gerçek güzellerden çok, hayalî güzeller; günlük hayatın gerçeklerinden çok, efsanelerin, tarihin ve dinî ögelerin kendine özgü gerçeklikleri ağır basmıştır.

4. Divan şiiri kuralcı ve biçimci bir şiir geleneğidir.

5. Bu şiir geleneğinde bir iki şiir dışında bütün şiirler aruz ölçüsüyle yazılmıştır.

6. Divan şiirinde ahenge büyük önem verilmiş, bunun sağlanması için şiirlerin zengin uyakla/kafiyeyle yazılmasına çalışılmıştır.

7. Divan şiirinde nazım birimi (birim değeri) olarak beyit ve bent kullanılmıştır.

8. Bu şiir geleneğinde Arap ve Fars (İran) edebiyatlarında da kullanılan gazel, kaside, rubai, murabba gibi nazım şekilleri kullanılmıştır. Bu nazım şekilleri süreç içinde kendi geleneklerini (gazel yazma geleneği, kaside yazma geleneği vb.) oluşturmuştur.

9. Şiirler temalarına göre (nazım türü denilen) şu isimleri almıştır:
Tevhit: Allah’ın birliğinin ve yüceliğinin anlatıldığı şiir.
Münacat: Allah’a yapılan yalvarış ve yakarışlara yer verilen şiir.
Naat: Hz. Muhammet’i övmek amacıyla kaleme alınan şiir.
Mersiye: Sevilen bir kişinin ölümünden duyulan üzüntünün anlatıldığı şiir.
Methiye: Bir kişinin, çoğunlukla da bir devlet büyüğünün övüldüğü, büyüklüğünün anlatıldığı şiir.
Hicviye: Bir kişinin eleştirildiği, olumsuz taraflarının ön plana çıkarıldığı şiir.
Fahriye: Bir şairin kendisini övdüğü, şiirdeki ustalığını ortaya koyduğu şiir.

10. Divan şiirinde düşünce ve hayaller birtakım mazmunlarla anlatılmıştır. Mazmun, belli bir kavramı düşündürüp çağrıştıran, genellikle açık istiare ve telmih sanatlarından yararlanılarak oluşturulan klişeleşmiş kelimedir. Mazmun, modern şiirdeki imgenin divan şiirindeki karşılığı olarak da düşünülebilir. Mazmunların anlamları ve çağrışım alanları çoğunlukla önceden belirlenmiştir. Yani bir mazmun, divan şiirini bilen herkese aynı şeyleri çağrıştırır. Divan şiirindeki mazmunların çok önemli bölümü sevgililerin özelliklerinin anlatılması için kullanılmıştır.

Mazmun
Karşıladığı, Çağrıştırdığı Anlam
Yay
Sevgilinin Kaşları
Kılıç
Sevgilinin Gamzesi, Yan Bakışı
Ok
Sevgilinin Kirpikleri
Gonca
Sevgilinin Ağzı
Lâl ya da Şeker
Sevgilinin Dudağı
İnci
Sevgilinin Dişleri
Tuba ya da Servi
Sevgilinin Boyu
Gül
Sevgilinin Yüzü
Sümbül, Yılan ya da Halka
Sevgilinin Saçı
Mum
Maşuk (Aşık Olunan, Sevgili)
Pervane (Geceleri ışık çevresinde dönen küçük kelebek)
Aşık

Divan şiirinde betimlenen sevgililer bir servi ağacı ya da elif harfi gibi uzun boylu ve incedir. Belleri saç teli kadar ince, saçları yılan gibi kıvrım kıvrım, ağızları nokta kadar küçüktür. Gözleri kanlı katil, kaşları yay, gamzeleri kılıç, zülüfleri sümbül, ağızları gonca, dudakları lâl, dişleri inci, kirpikleri ok olan bu güzeller, divan şairinin hayal dünyasının dışa vurumudur.


11. Divan şiirinde süslü anlatıma, söz sanatlarına sıkça başvurulmuş, söyleyiş güzelliğinin yakalanmasına çalışılmıştır. Söyleyiş güzelliğinin yakalanması için bazen bir şiirin her bir biriminde ayrı bir hayal, duygu ya da düşünce işlenmiş; bu da şiirin ortak bir tema etrafında birleşip bütünleşmesini güçleştirmiştir. Bu durum, divan şiirinde temadan çok anlatımın önemsendiğini göstermektedir.

12. Divan şiirinde çoğunlukla içki meclisleri, aşk, aşkın getirdiği çaresizlik, ulaşılmaz sevgiliye hasret gibi temalar işlenmiştir.

13. Divan şiirinin en önemli kaynakları Arap ve İran mitolojileri, bu milletlerin halk hikâyeleri ve edebiyat birikimleridir. Bunların yanında peygamber ve evliya hikâyeleri, Kur’an, hadis ve tasavvuf da bazı şairlere kaynaklık etmiştir.

14. Divan şiirinde Arapça, Farsça, Türkçe kelime ve tamlamalardan oluşan Osmanlı Türkçesi kullanılmıştır.

15. Bu şiir geleneğinde şairler, şiirlerini divan adı verilen kitaplarda toplamışlardır.

16. Bu şiir geleneğinin ilk temsilcisi 13. yüzyıl şairlerinden Hoca Dehhânî’dir.

17. Divan şiiri, medrese eğitimi görmüş şehirli aydınlara seslenen bir edebiyattır.

18. Bu dönem edebiyatı nazım (şiir) ağırlıklı olarak gelişmiştir. Bu dönem edebiyatı şiire önem vermiş, varlığını şiir ağırlıklı olarak sürdürmüştür. Nesir (düz yazı) genel olarak şiirin etkisinde ve paralelinde gerçekleşmiş, şiirin gölgesinde kalmış, fazla gelişememiştir.

19. Şiirde biçim, biçimsel kusursuzluk büyük önem taşımıştır. Şiirin kuruluşu kesin kurallara bağlanmıştır. Bu kurallar şiirin biçimini oluşturan nazım birimi (nazım birimi olarak genellikle beyit kullanılmıştır.), ölçü (şiirin ölçüsü aruzdur), uyak (genellikle tam ve zengin uyaklar kullanılmıştır.), nazım şekli (gazel, kaside, mesnevi) başlıca nazım şekilleridir.)

20. Divan edebiyatında sanatkârane bir anlatım kullanılır. Edebî sanatlara düşkünlük, süslü, sanatlı ve mecazlı bir anlatım yaratma bu edebiyatın önemli özelliklerinden biridir. Edebî sanatın yoğun kullanıldığı süslü anlatım, dönemin sanat anlayışı ve kültür yapısıyla ilgilidir. Divan sanatçıları "Sanat için sanat" anlayışındadır.

21. Divan edebiyatında şiirlere özel bir ad, bir başlık konmaz. Divan şairleri şiirlerini genel olarak nazım şekilleriyle adlandırır. Gazel, kaside, mesnevi, terkib-i bend vb. Şiirlere özel bir başlık konulmaması, İslamî kültürün etkisiyle açıklanabileceği gibi şiirde konu bütünlüğünün olmamasına da bağlanabilir. Çünkü divan sanatçıları bütün güzelliği yerine parça güzelliğini önemsemiştir.

22. Divan edebiyatı konu, tema ve türler yönünden belli kalıplar içinde kalmıştır. Çoğu Arap ve Fars edebiyatlarıyla ortak olan konu, tema ve türler, hemen hemen bütün sanatçılar tarafından ya olduğu gibi ya da çok küçük değişiklikler yapılarak kullanılmıştır. Biçimde olduğu gibi konuda da görülen bu sıkı disiplin, insanın duygu ve düşüncelerinin olduğu gibi anlatmasını, toplumda olup bitenleri ortaya koymasını, sanatçının özgür ifadesini sınırlamış, sanatçıyı dar bir alanda bırakmıştır.


Kaynaklar
10. Sınıf Türk Edebiyatı, Esen Yayınları
10. Sınıf Türk Edebiyatı, Palme Yayıncılık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder