Sayfalar

16 Mart 2017 Perşembe

Divan Edebiyatında Nesir (Düzyazı) Türleri


1. Tarih-Vakayinâme: Tarih, geçmişi anlatan, resmi olmayan yapıtlardır. Vakayiname resmi tarih yazılarıdır. Tarih yazarlarına "müverrih", resmi tarih yazarlarına ise vakanüvis denir. Naima, Peçevi, Âşık Paşazade, Ahmet Cevdet Paşa önemli tarihçilerdir. 


2. Tezkire: Tezkirenin kelime anlamı"zikredilen, sözü edilen, bahsi geçen" anlamındadır. Divan edebiyatında çeşitli devirlerde yaşayan şair ve sanatçıların kısaca yaşamlarından ve yapıtlarından söz eden kitaplara tezkire veya tezkiretü'ş-şuara (şairler tezkiresi) denir. Tezkireler tanınmış bir kişinin yaşamı hakkında bilgi vermeleri bakımından bugünkü biyografi (yaşam öyküsü) türüne benzer. 

Ali Şir Nevai'nin yazdığı Mecâlisü'n-Nefâis, ilk Türkçe şairler (şuara) tezkiresidir. (15. yüzyıl)

Sehi Bey'in yazdığı Heşt Behişt, Anadolu'da yazılan ilk şairler (şuara) tezkiresidir. (16. yüzyıl)


3. Seyahatnâme: Bir kişinin gezip gördüğü yerlerin güzellikleri, ayırıcı özellikleri, insanlarının örf ve âdetleri hakkında yazdığı gezi yazılarının toplandığı eserdir.

Bu türün en önemli örneği Evliyâ Çelebi'nin "Seyahatnâme"sidir. (17. yüzyıl) 

Mir'âtü'l Memâlik (16. yüzyıl): Seydi Ali Reis

Kitab-ı Bahriye (16. yüzyıl): Piri Reis

Tuhfetü'l Harameyn (17. yüzyıl): Nâbi


4. Sefâretnâme: Bir ülkeye sefir (elçi) olarak gönderilen kişilerin veya bunların beraberinde bulunanların gördükleri yerleri, yaptıkları işleri ve siyasî izlenimlerini anlattıkları eserlerdir.

Bu alanda en tanınmış örnek Yirmi Sekiz Mehmet Çelebi'nin "Paris Sefaretnâmesi"dir.


5. Mektup: Divan edebiyatında mektuplar münşeat adı verilen yapıtlarda toplanmıştır. Divan edebiyatında mektup türünde yazılmış en önemli eser, Fuzul'nin "Şikayetnâme"sidir.


Kanuni Sultan Süleyman 1534'te Bağdat'ı fethettikten sonra Fuzûlî Osmanlı sarayının hizmetine girmiş ve padişaha kasideler sunmuştur. Padişah tarafından beğenilen kasideler karşılığında da 9 akçelik maaşla ödüllendirilmiştir. Ancak maaşını almak için gittiğinde memurların maaşını vermemeleri ve asık suratları karşısında Şikâyetnâme adlı eserini yazmıştır. Eserin başında olayların gelişimini anlatan Fuzuli, bu bölümde diyalog şeklinde olanları anlatmıştır.



Şikayetnâme'den

"Selam verdim, rüşvet değildir deyu almadılar. Hüküm gösterdim, faidesizdür deyü mültefit bolmadılar. Gerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler.

Dedim: Ey arkadaşlar, bu ne fi'l-i hata ve çin-ebrudur (bu ne yanlış iştir, bu ne buruşuk surattır)?

Dedim: - Benim maaş almamı uygun görmüşler ve bunun için elime bir tekaüt beratı vermişler ki vakıf gelirlerinden her zaman pay alam ve padişaha gönül rahatlığı ile dua kılam.

Dediler: - A miskin! Sana zulüm etmişler ve tereddüt sermayesi vermişler ki, daima faydasız mücadeleler edesin ve gide gele uğursuz yüzler görüp uygunsuz sözler işitesin.

Dedim: - Beratımın gereği niçin yerine getirilmez?

Dediler: - Zevaiddir (vakıftan artan paraya bağlıdır), husulü mümkün olmaz (masraf o kadar çok ki para artmaz).

Dedim: - Böyle vakıf hiç artansız olur mu?

Dediler: - (Aslında artanı vardır, lakin) yönetim kademesinin masraflarından geriye bir şey kalmaz. (Daha açık söyleyelim;) onlardan kalsa bizden kalmaz ki sana verelim.

Dedim: Vakıf malını böyle tasarruf (şahsi işlerde harcamak) vebaldir.

Dediler: - Akçamız ile satın almışız (bu işi bulabilmek için hava parası ve rüşvet vermişiz), bize helaldir.

Dedim: - Kanun uygulayıp teftiş etseler bu tuttuğunuz yolun fesadı bulunur.

Dediler: - Bu hesap, kıyamette alınır.

Dedim: - Dünyada dahi hesap olur, haberin işitmişiz.

Dediler: - Ondan dahi korkumuz yoktur, müfettişleri razı etmişiz.

Gördüm ki sualime cevaptan başka nesne vermezler ve bu berat ile hacetim kılmağın reva görmezler, çaresiz mücadeleyi terk ettim; karamsar ve kırgın, yalnızlık köşeme çekildim."

Fuzuli üstad bu hadiseden dolayı bütün kırgınlığını, bütün üzüntüsünü kendisine bu muameleyi reva gören vakıf görevlisinin şahsında mektubunun devamındaki şu mısralara sıkıştırıveriyor.

"Ben ona fitne ol bana âfet / Müteneffir ben ondan ol benden / Ben ona gussa ol bana mihnet / Mütenekkir ben ondan ol benden (Ben onun için oyun bozan, o benim için felaket. Ben ondan nefretli, o benden... Ben ona keder, o bana eziyet. Ben onu anlamadım, o beni...)"


6. Letaifnâme: Fıkraların, hicivlerin, mizahi metinlerin bir araya getirildiği yapıtlardır.


7. Kısas-ı Enbiya:  Peygamberlerin hikâyelerini anlatan yapıtlardır. Türk edebiyatında ilk örneği Rabguzi'nin "Kısasü'l-Enbiya" adlı yapıtıdır. En güzel örneği ise Ahmet Cevdet Paşa'nın "Kısasü'l-Enbiya" adlı yapıtıdır.


8. Siyasetnâme: Devlet yönetiminde görev alacak yönetici adaylarına devletin nasıl yönetileceği hakkında bilgi veren, öğütlerde bulunan ahlakî-didaktik yapıtlardır.

9. Fütüvvetnâme: Fütüvvet, "mertlik, gençlik, cömertlik, soy temizliği" demektir. Ahilik teşkilatının esaslarını anlatan yapıtlardır. En önemlisi, en önemlisi Haliloğlu Yahya Burgazi'ye aittir. Fütüvvetnameler, ahilerin el kitabı sayılır. Fütüvvetin yani eski esnaf teşkilatının adap ve erkânını, teşkilat üyelerinin uymaları gereken usul ve kuralları halk diliyle anlatan bir çeşit yönetmeliklerdir. 



Kaynaklar
LYS Edebiyat, Limit Yayınları
http://www.timeturk.com/tr/makale/iskender-pala/sikayetname.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder