Sayfalar

30 Mart 2017 Perşembe

17. Yüzyıl Divan Şairleri

divan şiiri

NEFİ
  • Asıl adı Ömer'dir.
  • Nefi'nin ilk dönem şiirlerinde kullandığı zarara mensup anlamına gelen "Darrî" mahlası, Gelibolulu Âli tarafından yaralı anlamına gelen "Nefî" mahlasıyla değiştirilmiştir.
  • Divan edebiyatının en önemli kaside şairidir.
  • Divan edebiyatında hiciv türünün en önemli şairidir.
  • Övgü ve yergilerinde (eleştiri) ölçüsüzdür, mübalağaya (abartıya) sıkça başvurur. 
  • Dili oldukça ağırdır.
  • Şiirlerinde din dışı konuları işlemiştir.
  • Mesnevi türünde eser vermemiştir.
 
Yapıtları


Türkçe Divan

Farsça Divan

Sihâm-ı Kaza: "Kaza okları" anlamına gelir. Nefi'nin hicivlerini topladığı eser, argo ifadeler ve küfürlü şiirler de içermektedir. Yerginin yerini çoğu kez sövgü almaktadır.


NABİ
  • Asıl adı Yusuf'tur, Urfalıdır.
  • Duygu ve hayal unsurlarını bir kenara iterek didaktik (öğretici) şiirler yazmıştır.
  • Hikemi ya da hakimane şiir denilen bir şiir anlayışını getirmiştir.
  • Sade ve anlaşılır bir dil kullanmıştır.

Yapıtları


Türkçe Divan

Hayriyye: Oğlu Ebulhayr Mehmet'e öğüt vermek için yazdığı didaktik (öğretici) mesnevidir.

Hayrabad: Aşk konulu bir mesnevidir.

Tuhfetü'l Harameyn: Nabi'nin hac yolculuğunu anlattığı seyahatnâme türünde bir eserdir.

Surnâme: Sultan IV. Mehmet'in şehzadeleri için Edirne'de yapılan ve 15 gün süren büyük sünnet düğününü anlatan mesnevidir.


AZMİÂDE HALETİ
  • Divan edebiyatının en tanınmış rubai sanatçısıdır.
  • Türkçe Divan'ı vardır.


NEVİZÂDE ATAİ
  • Hamse sahibidir.
  • Türkçe Divan'ı vardır.

NAİLİ
  • Asıl adı Mustafa'dır.
  • Sebk-i Hindi tarzını/akımını benimseyen sanatçı; imgelerle, sembollerle, hayallerle yüklü bir anlatımı benimsemiştir.
  • Şarkının ilk örneklerini vermiştir.
  • Türkçe Divan'ı vardır.

NEŞATİ
  • Sebk-i Hindi tarzının önemli isimlerindendir.
  • Türkçe Divan'ı vardır.


Kaynak: LYS Edebiyat, Limit Yayınları

Devamını oku...

28 Mart 2017 Salı

Sessiz Gemi Şiirinin Hikâyesi

Yahya Kemal Beyatlı

Sessiz Gemi, ünlü şairimiz Yahya Kemal Beyatlı'nın en güzel şiirlerinden biridir. Bir aşkın sonunda ortaya çıkan Sessiz Gemi şiirinin hikâyesi ise şöyledir:



Öncelikle bu şiirin başkahramanı; Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım’ı tanıyalım.


Nazım Hikmet'in annesi

Celile Hanım, İstanbul sosyetesinin en fazla tanınan kadınlarından biriydi ve neredeyse tüm şehir, onun güzelliğinden bahsediyordu.

Güzelliğiyle İstanbul’a nam salan Celile Hanım, 1900 yılında Osmanlı’nın ünlü valilerinden biri olan Hikmet Bey ile evlendi.


Ancak Celile Hanım ile eşi, evlendikten 16 yıl sonra, beraberlikleriyle ilgili sorunlar yaşamaya başladı. Evliliklerinin meyvesi Nazım ise o yıllarda genç bir çocuktu ve Bahriye’de okuyordu.

Genç Bahriyeli Nazım, Heybeli’de okuyor; hafta sonları ailesinin yanına geliyor ve Yahya Kemal’den de şiir dersleri alıyordu.


Yahya Kemal’in şiir hocalığı yaptığı grupta, geleceğin ünlü şairi Nazım Hikmet dışında, bir de Necip Fazıl bulunuyordu. Ve bir şekilde Nazım’ın annesi ile Yahya Kemal arasında başlayacak aşka, onun da ismi karışacaktı…

Celile Hanım’ın mutsuz evliliği, oğlu Nazım’ın şiir hocası olarak evlerine gelip giden Yahya Kemal ile tanışınca daha büyük bir sarsıntıya uğradı.


Yahya Kemal, Nazım’a ders verdikten sonra kalan zamanında, Celile Hanım’la sanat ve edebiyat hakkında uzun sohbetler ediyordu. Aralarındaki yakınlık giderek arttı ve hatta aşka dönüştü. Celile Hanım’ın evliliği de zaten daha fazla sürmeyecekti. Celile Hanım, Yahya Kemal ile aralarında başlayan aşkın üstünden çok geçmeden, kötü giden evliliğini sonlandırarak eşinden boşandı.

Celile Hanım ile Yahya Kemal arasındaki yakınlık, bir süre sonra Nazım’ın öğrencisi olduğu Bahriye mektebinde duyuldu…


Hatta bu dedikodular yüzünden Yahya Kemal, bir süre okula gelmedi. Okula geldiğinde ise yine gelecekte önemli şairlerimizden biri olacak öğrencisi Necip Fazıl’dan şu alaycı cümleleri işitti:

“Hocam kibrit suyu içerek intihara kalkıştığınızı duyduk… Sınıfın bu durumdan duyduğu derin üzüntüyü size söylemek isterim…”



Necip Fazıl’ın, okulda yayılan aşk dedikodularıyla ilgili yaptığı bu imalı ve alaycı yorum elbette cezasız kalmadı. Bu cümlesi yüzünden genç Bahriyeli, okullarında “Kodes” adı verilen tahta dolaba cezaya gönderildi.

Celile Hanım ile Yahya Kemal arasındaki tutkulu aşktan tabii ki Nazım’ın da haberi oldu…

7-sessizgemi-hikaye

Genç Nazım, bu aşka olan tepkisini göstermek için, öğretmeni Yahya Kemal’in paltosunun cebine bir not bıraktı:

“Hocam olarak girdiğiniz bu eve, babam olarak giremezsiniz!”

Nazım’ın bu ağır cümlesi üzerine Yahya Kemal bir parça geri çekildi. Evlilikten zaten oldum olası korkuyor, bu fikre bir türlü yanaşmıyordu. Oysa Celile Hanım, ortalıkta dolaşan dedikoduları onaylarcasına kocasından boşanmış, onunla evlenmek istiyordu.

Ne yazık ki, Yahya Kemal’i, Celile Hanım’a duyduğu büyük aşk bile ikna edemedi evliliğe…


Yahya Kemal onu deliler gibi kıskanıyor, seviyor ancak onunla evlenmek istemiyordu. Celile Hanım ise adada yaşayan sevgilisini, Nişantaşı’ndaki evinde bekliyor; onunla birlikte gelecek hayalleri kuruyordu. Ancak bu evlilik hiçbir zaman gerçek olmayacaktı.

Zamanla bu büyük aşk sona erdi belki ama ayrılan yollar, yıllar sonra çok ama çok hüzünlü bir biçimde kesişti.


Nazım Hikmet büyük bir şair, sosyalist bir insan olmuş; düşünceleri yüzünden hapislere düşmüştü. Artık yaşlı bir kadın olan annesi Celile Habım ise oğlunun hapisten çıkması için Galata Köprüsü’nde açlık grevine başlamıştı. Üstelik gözleri de görmüyordu. Ama o, bu haline aldırmadan oğlu için mücadele veriyordu. Tesadüf bu ya; bir gün yolu Galata Köprüsü’ne düşen Yahya Kemal’in, büyük aşkı Celile ile yolu orada kesişti. Ama yanına gitmeye cesaret edemedi.

Yahya Kemal öldükten sonra, onun notları arasından, içerisinde kurumuş iki yaprak bulunan bir zarf çıktı.


Şöyle yazıyordu zarfta:

“Bu zarfın içindeki hatıra, 19 Ağustos 1930’da Sirkeci garında gece saat 10’da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir. Koparıp verdiği bu iki yaprağı daima muhafaza edeceğim.”

Celile Hanım, Yahya Kemal ile olan ilişkisinden umudu kesince Paris’e gitmiş ve giderken de onunla Sirkeci Garı’nda vedalaşmıştı.

İşte Yahya Kemal ünlü şiiri Sessiz Gemi'de, en büyük aşkı Celile adadan gemiyle uzaklaştığı esnada yaşadığı çaresizliği anlatır.


"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden."




Kaynak: http://listelist.com/sessiz-gemi-siirinin-hikayesi/


Devamını oku...

27 Mart 2017 Pazartesi

16. Yüzyıl Divan Şairleri

divan edebiyatı

FUZULİ

  • Asıl adı Mehmed'dir. Başkalarının tercih etmeyeceğini düşündüğü ve olumlu anlamıyla (erdemli) kendisini tanımlayıcı bulduğu için "fuzûlî" sözcüğünü mahlas olarak almıştır.
  • Aşk ve ızdırap şairidir.
  • Beşeri aşktan ilahi aşka gitmiştir.
  • Aşkı hep hüzün, keder ve acı yönüyle görür. Kavuşmayı, neşeyi, mutluluğu istemez. Acı çekmekten hoşlanır.
  • Şiirleri biçim ve anlam bakımından kusursuzdur.
  • Gazelde çok başarılıdır, bir gazel şairidir.
  • Azerbaycan Türkçesini kullanan şairin dili dönemine göre sadedir.
  • Şiirleri içten ve samimidir; kolayca söylenmiş izlenimi verir, birere "sehlimümteni" örneğidir.

Yapıtları

a. Türkçe Yapıtları

Türkçe Divan: Divan'da yer alan "Su Kasidesi" edebiyatımızdaki en ünlü naat örneklerindendir.

Leyla vü Mecnun: Mesnevidir. Beşeri aşktan ilahi aşka geçiş anlatılır.

Şikâyetnâme: Edebiyatımızdaki ilk edebî mektuptur. Kendisine bağlanan 9 akçelik maaşı alamadığını Nişancı Celalzâde Mustafa Çelebi'ye yazmıştır.

Beng ü Bâde: Şah İsmail'e sunduğu alegorik/sembolik bir mesnevidir. Afyonla şarabı karşılaştırmış ve şarabın üstünlüğünü ortaya koymuştur. "Beng"in Sultan 2. Bayezid'i "bâde"nin Şah İsmail'i temsil ettiği söylenir. Şah İsmail'i temsil eden bâde üstün gelir.

Tercüme-i Hadis-i Erbain: Kırk hadis tercümesidir.

Sohbetü'l-Esmar

b. Farsça Yapıtları  

Farsça Divan

Sâkinâme (Heftcam): Mesnevidir.

Enisü'l-Kalb: Kasidedir.

Rind ü Zahid: Mensur bir eserdir.

Hüsn ü Aşk: "Sıhhat u Maraz" ve "Ruhnâme" olarak da bilinir. Mensur bir eserdir.

c. Arapça Yapıtları

Arapça Divan

Matla'ül-İtikad: Mensur bir eserdir.




BAKİ

  • Asıl adı Mahmut Abdülbaki'dir.
  • Şeyhülislam olmak istemiş ancak olamamıştır.
  • Döneminde "Sultanü'ş-şuara" (şairler sultanı) olarak tanınmıştır.
  • Rint bir şairdir. Zevke ve eğlenceye düşkünlüğü şiirlerine yansımıştır. Dünyayı kısa, geçici bir hayâl âlemi olarak görmüştür. 
  • Şiirlerinde din dışı konuları işlemiştir.
  • Aşkı beşeri aşktır; gerçek dünya aşkıdır. Bâkî bütün güzellere ve güzelliklere aşıktır.
  • Şiirlerinde derinlik yoktur. Anlam açıktır.
  • Şiirlerinde tabiat önemli yer tutar. 
  • Şiirlerinde biçim mükemmelliği vardır.
  • Aruz ölçüsünü ve söz sanatlarını kullanmada çok başarılıdır.
  • İstanbul Türkçesini başarıyla kullanmıştır. Dili dönemine göre sadedir.
  • Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümü üzerine terkib-i bent nazım biçimiyle yazdığı "Kanuni Mersiyesi" ile tanınmıştır.
  • Şiirlerini Türkçe Divan'ında toplamıştır.


BAĞDATLI RUHİ

  • Asıl adı Osman'dır.
  • Terkib-i bendiyle tanınan sanatçı, bu şiirinde dönemin olumsuzluklarını ahlaksızlıklarını dile getirmiştir. Terkib-i bendine birçok şair nazire yazmıştır. En ünlüsü Ziya Paşa'nınkidir.
  • Atasözü ve deyimlere, halk söyleyişlerine yer veren sade bir dil kullanmıştır.
  • Türkçe Divan'ı vardır. 


TAŞLICALI YAHYA

  • Hamse sahibidir.
  • Türkçe Divan'ı vardır.
  • Edirne Şehrengizi ve İstanbul Şehrengizi vardır.


ZATİ

  • Döneminde üstat olarak kabul edilmiş, birçok şaire hocalık yapmıştır.
  • Gazellerinde oldukça sade bir dil kullanan Zati, atasözü ve deyimleri sıkça kullanmıştır.
  • Kasidelerini gazellerinin tersine ağır bir dille yazmıştır.
  • Türkçe Divan'ı ve Edirne Şehrengizi vardır.


HAYALİ BEY

  • Asıl adı Mehmed, lakabı Bekâr Memi'dir.
  • Şiirlerinde tasavvufi düşünceyi işlemiştir.
  • Gazel şairi olarak tanınmıştır.
  • Türkçe Divan'ı vardır.



Kaynak: LYS Edebiyat, Limit Yayınları

Devamını oku...

26 Mart 2017 Pazar

Futbolcu Orhan Kemal

Golcü Raşit


Ünlü yazar Orhan Kemal'in Adana'nın iki köklü kulübünden biri olan Adanaspor'da 'Golcü Raşit' adıyla futbol oynadığı ortaya çıktı. Araştırmacı ve fotoğraf sanatçısı Nevzat Hız, Orhan Kemal'in Adanaspor futbol takımında çekilen fotoğraflarını ortaya çıkardı.

Araştırmalarında, Adanaspor'un kuruluş tarihinin 1954 yılı değil, 4 Nisan 1932 olduğunu ortaya çıkardığını söyleyen Nevzat Hız, kulübün o yıl yerel ligde mücadele ettiğini söyledi. O dönem yayımlanan önemli gazetelerden Türk Sözü, Adanaspor'un yönetim kurulunun Ahmet Turan Bey (Gençzade) başkanlığında, İş Bankası'ndan Halil Bey, Veysel Bey, Ahmet Hicabi Bey ve M. Kemal Bey'den oluştuğu, Hüseyin Hilmi Bey'in genel kaptanlığı üstlendiği yazıldı. Hankurbu Ocak binasındaki kulüp merkezinde yapılan kongrede 'hami başkanlığa' da Nuh Naci Bey getirildi. Ayrıca her üyenin yılda 2 lira aidat ödemesine karar verildi.


Golcü Raşit'in Başarısı

Golcü Raşit

Adanaspor ilk resmi maçında Torosspor ile 1-1 berabere kaldı ve genç futbolcularının ortaya koyduğu performans başarılı bulundu. Türk Sözü'nün spor muhabiri M. Semih, hakem Gani Kasım'ın yönettiği maçta kaleci Mehmet, Kaşif, Hasan Hüseyin, Fehmi, Esat, Seyfi ve Mehmet'in iyi oynadıklarını, golcü forvet Raşit'in ise 'çok başarılı' olduğunu yazdı. 

Daha ilk maçtaki futboluyla dikkat çeken Raşit ise yıllar sonra Türk edebiyatının en usta kalemlerinden biri olarak tarihe geçecek Orhan Kemal'di. Gerçek adı Mehmet Raşit Öğütçü olan Orhan Kemal, Adanaspor'da 'Golcü Raşit' adıyla büyük başarılara imza attı.

Mehmet Raşit Öğütçü

Adanaspor ise Çukurova Ligi'nde büyük takımlar olan A. İdman Yurdu ve Torosspor ile yarıştı ve 1936 yılında Seyhan Spor ile birleşerek Seyhan - Adanaspor adını aldı. 1954 yılında ise bugün bildiğimiz Adanaspor kulübü kuruldu.



Kaynak: http://www.ntv.com.tr/sanat/orhan-kemalin-futbolculuk-yillarindanfotograf-bulundu,zNqwJWVmXkm8vuldIs2V7Q

Devamını oku...

25 Mart 2017 Cumartesi

15. Yüzyıl Divan Şairleri

divan edebiyatı

ALİ ŞİR NEVAİ

  • Çağatay edebiyatının ünlü şairidir.
  • Yakın dostu, şair ve Timur Devleti hükumdarı Hüseyin Baykara'nın sarayında yer almış ve çeşitli devlet görevlerinde bulunmuştur.
  • Çağatay Türkçesi onun sayesinde büyük bir edebiyat dili haline gelmiştir. Bundan dolayı Çağatay Türkçesinden/Doğu Türkçesinden "Nevai Dili" diye bahsedilir.
  • Türkçenin Farsçadan üstün olduğuna inanmış, bunu ispatlamak için Muhakemetü'l-Lugateyn (İki Dilin Karşılaştırması) adlı eserini yazmıştır.
  • Türk edebiyatında ilk şairler tezkiresi olan Mecalisü'n-Nefais'i yazmıştır.
  • Türk edebiyatındaki ilk hamseyi (beş mesnevi) yazmıştır.

Yapıtları

Hazâinü’l-Me’ânî (Türkçe divanlarının genel adı)

Farsça Dîvân

Hamsesi: Hayretü’l-Ebrâr, Ferhâd u Şîrîn, Leylâ vü Mecnûn, Seb’a-i Seyyâre, Sedd-i İskenderî

Lisânü’t-Tayr: Bu mesnevide Farsça şiirlerindeki Fânî mahlasını kullanmıştır.

Mecâlisü’n-Nefâis: İlk Türkçe tezkiredir.

Muhâkemetü’l-Lugateyn: Nevâî’nin dil alanındaki ulusal bilincini sergileyen önemli bir eserdir. Türkçenin ifade kuvvetini ve Farsçadan üstünlüğünü örneklerle ispat etmeye çalışmıştır.

Mîzânü’l-Evzân

Münâcât

Çihil Hadîs




  • Asıl adı Yûsuf Sinâneddîn’dir.
  • Germiyanoğulları Beyliği'nin kültür çevresinde yetişmiş bir divan şairidir.
Yapıtları

1. Dîvân

2. Harnâme: 126 beyitlik küçük bir mesnevîdir. Türk edebiyatındaki ilk fabl örneğidir. Yük taşımaktan bıkmış bir eşeğin semiz öküzlere özenmesi sonucu kulağını ve kuyruğunu kaybetmesini anlatmaktadır. 

3. Hüsrev ü Şîrîn: Mesnevidir.



  • Fatih Sultan Mehmet'in veziri olarak görev yapmıştır.
  • Çoğunlukla aşk ve tabiat güzelliğini işlemiş; din dışı gazel ve murabbalarıyla tanınmıştır. Dini ve tasavvufi konulara rağbet göstermemiştir.
  • Tek eseri, şiirlerini topladığı Dîvân’ıdır.



  • Divan şiirinde atasözlerini, deyimleri, halk söyleyişlerini kullanan ilk divan şairlerindendir.
  • Aşk konusunu işleyen gazelleri ünlüdür.
  • En ünlü gazeli "döne döne" redifli gazeldir.
  • Dönemine göre sade bir dil kullanmıştır.
  • Günümüze ulaşan tek eseri Dîvân'ıdır.


HAMDULLAH HAMDİ

Hamse sahibidir.


AHMED-İ DAİ

Asıl adı Ahmed olan şair, Dai mahlasını kullanmıştır.

Yapıtları

Türkçe Divan

Farsça Divan

Çengnâme: Tasavvufi-alegorik bir mesnevidir.


Devamını oku...

20 Mart 2017 Pazartesi

14. Yüzyıl Divan Şairleri


Eski Anadolu Türkçesi (Oğuz Türkçesi) ile dini-tasavvufi şiirler yazmıştır.

Şeyyat Hamza'yı ilk kez edebiyat tarihçisi Mehmet Fuat Köprülü tanıtmıştır.

Yapıtları

Yusuf u Züleyha: Hz. Yûsuf ile Züleyhâ'nın hikâyesinin anlatan bir mesnevidir.

Dastan-ı Sultan Mahmud: Mesnevidir.




Tasavvuf konulu şiirler yazmıştır.

Yapıtları

Çarhanâme: Kaside nazım biçimiyle yazılmış dini konulu didaktik (öğretici) bir eserdir.

Kitabu Evsafı Mesadici'ş-Şerife: Ahmet Fakih'in hac sırasında gördüğü Şam, Kudüs, Mekke ve Medine ile oralardaki kutsal yerleri tanıttığı mesnevisidir. "İlk manzum seyahatname" özelliği taşımaktadır. 




Hurufilik tarikatına mensuptur. 

Azerbaycan Türkçesiyle yazdığı tuyuğlarıyla tanınmıştır.

Görüşleri yüzünden Halep'te derisi yüzülerek öldürülmüştür.

Farsça ve Türkçe Divan'ı vardır.




Kırşehirlidir. Kırşehir o yıllarda Gülşehir diye anıldığı için "Gülşehri" mahlasını kullanmıştır. 

Divanı bulunmayan Gülşehri, mesnevileriyle tanınmış ve tasavvuf konusunu işlemiştir.

Yapıtları

Mantıku't-Tayr (Kuş Dili): Vahdet-i vücud inancını işleyen bu sembolik/alegorik mesnevidir. "Gülşenname" olarak da bilinir.

Mantıku't Tayr'ın konusu yaratılmışlarda bedene girmiş ruh kuşlarının Hüdhüd adlı kuşun yol göstermesiyle Anka (Simurg) denilen ve Allah'ı temsil eden kuşu aramaya çıkmalarıdır. Uzun yıllar uçarak çeşitli nefis vadilerinden geçerler. Son noktaya ancak otuz kuş ulaşabilir. Si, Farsçada otuz, murg da kuş demektir. Bu otuz kuş, vardıkları yerde kendilerini bulurlar.

Felekname: Farsça olarak yazılmış tasavvufi-ahlaki bir mesnevidir.

Kerâmât-ı Ahi Evran: 167 beyitlik Türkçe mesnevisidir.

Aruz Risalesi




Asıl adı Ali'dir. Kırşehir'de doğmuştur.

Sade (yalın) Türkçeyle dini-tasavvufi şiirler yazmıştır.

Yapıtları

Garipnâme: Âşık Paşa'nın Türklere tasavvuf öğretmek amacıyla yazdığı en ünlü mesnevisidir.

Fakrnâme: Mesnevidir.

Vasf-ı Hal: Mesnevidir.




Daha çok aşk ve şarap konulu din dışı şiirler yazmıştır.

Yapıtları

Divan

İskendernâme: Makedonyalı Büyük İskender'in hayatını, fetihlerini, efsaneye dayanan maceralarını anlatan bir mesnevidir. 

Cemşîd ü Hurşîd: Çin fağfurunun oğlu Cemşîd ile Rum kayserinin kızı Hurşîd arasındaki aşkı anlatan bir mesnevidir.

Tervîhu’l-Ervâh: Tıpla ilgili mesnevidir.

Mirkatü’l-Edeb: Arapça-Farsça manzum lügattir (sözlüktür).

Mîzânu’l-Edeb: Farsça bir kasidedir. 

Mi’yârü’l-Edeb: Farsça bir kasidedir.




Yapıtları

Süheyl ü Nev Bahar: Mesnevidir.

Ferheng-nâme-i Sa’dî: Mesnevidir.



KADI BURHANETTİN

Asıl adı Ahmet'tir.

Azerbaycan Türkçesiyle yazdığı tuyuğları ve gazelleriyle tanınmıştır.

Hem tasavvuf düşüncesini hem de din dışı konuları işlemiştir.

Aruzun yanında heceyle de şiirler yazmıştır.

Şiirlerinde mahlas kullanmamıştır.

Türkçe Divan'ı vardır.

Devamını oku...

13. Yüzyıl Divan Şairleri

divan edebiyatı, divan şiiri


HOCA DEHHANİ

  • Din dışı divan şiirinin kurucusu ve ilk temsilcisidir.
  • Selçuklu Şehnamesi (Selçuknâme) adlı 20 bin beyitlik Farsça mesnevisi olduğu rivayet edilir. Bu eser günümüze ulaşmamıştır.
  • Hoca Dehhani, ilk defa edebiyat tarihçisi Mehmet Fuat Köprülü tarafından tanıtılmıştır.

  • Mevlana Celaleddin-i Rumi, 1207'de bugünkü Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan'ın Belh şehrinde doğmuştur. 
  • Mevlânâ'nın asıl adı Muhammed olarak bilinmektedir.
  • Mutasavvıf şairlerin en ünlüsü olan Mevlana, eserlerinde tasavuf düşüncesini işlemiştir.
  • Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım." sözleri ile özetleyen Mevlâna, Konya'da 1273 yılında Hakk'ın rahmetine kavuştu. 
  • Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu.
  • Bütün eserlerini Farsça yazmıştır. 
  • Şiirlerinde Rumi (Anadolu) mahlasını kullanmıştır.

Yapıtları

Mesnevi: 6 ciltten oluşan eserin asıl adı Mesnevi-i Manevi'dir. Dini, tasavvufî ve ahlâki yanı ağır basan didaktik (öğretici) bir eserdir. Mesnevi nazım şekliyle ve aruzun "fâilâtün - fâilâtün - fâîlün" kalıbıyla yazılmıştır. Mevlana eserin ilk on sekiz beytini kendi yazmış geri kalanı ise Hüsamettin Çelebi'ye yazdırmıştır. 

Divan-ı Kebir: Mevlana'nın gazel ve rubailerini toplayan büyük bir eserdir.

Mektubât: Mevlana'nın Selçuklu büyüklerine yazdığı 147 tane kısa mektubun yer aldığı bir eserdir.

Mecalis-i Seb'a (Yedi Meclis): Mevlana'nın yedi ayrı toplantıda söylediği vaazlardan (hutbelerden) oluşan bir eserdir.

Fihi Mafih: Mevlana'nın bazı düşünce ve sözlerinin toplanmasından meydana gelmiş mensur bir eserdir.


Mevlana'nın Yedi Öğüdü

1. Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
2. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
3. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
4. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
5. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
6. Hoşgörürlükte deniz gibi ol.
7. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.



  • Mevlana'nın oğludur.
  • Babasının fikirlerinin etkisiyle yazan, babasının düşüncelerini yaymaya çalışan Sultan Veled, Mevlevilik tarikatını sistemleştirmiştir.
  • İlk Mevlevi dergahını açarak 1285'te şeyh olmuş, vefatına kadar bu görevi sürdürmüştür.
  • Eserlerinde tasavvuf düşüncesini işlemiştir.
  • Farsça yazmakla birlikte Türkçe şiirler de yazmıştır.

Yapıtları

Divan: Türkçe-Farsça-Rumca yazılmış mülemma (karışık dilli) şiirleri vardır.

İbtidaname: Farsça mesnevidir. Veledname olarak da bilinir. 76 Türkçe beyit yer alır.

İntihaname: Farsça mesnevidir.

Rebabname: Farsça mesnevidir. 162 Türkçe beyit vardır.

Maarif: Farsça mensur (düz yazı) bir eserdir. Dini ve ahlaki öğütler içerir.


Devamını oku...

18 Mart 2017 Cumartesi

Divan Edebiyatında Manzum-Mensur Ortak Türler


Surnâme: Şehzadelerin sünnet düğünleri ile hanım sultanların doğum ve evliliklerin konu alan şiir ya da düz yazı biçimindeki yapıtlardır.

Kırk Hadis: Hz. Muhammed’in 40 hadisi ile bu hadislerin açıklayıcı bilgilerinden oluşan eserlerdir.

Kıyafetnâme: Kişilerin dış görünüşlerinden ahlak ve karakter yapıları hakkında çıkarılan yargıları konu alan yapıtlardır. Türkçe kıyafetnamelerin en önemlisi Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın “Marifetname” adlı yapıtında yer alan Kıyafetname’dir.

Menakıpnâme: Bir velinin çevresinde oluşmuş menkıbe yahut kerametleri anlatan dini-tasavvufi yapıtlardır. Daha çok "Tekke Edebiyatı" çevresinde oluşmuştur.

Velâyetnâme: Velilerin yaşamını anlatan yapıtlardır.

Gazavatnâme: Din düşmanlarıyla yapılan savaşları, kahramanlıkları, zaferleri, ordunun akınlarını konu alan yapıtlardır. 15. yüzyıldan itibaren görülmüştür.

Siyer: Hz. Muhammed’in hayatını ve savaşlarını anlatan yapıtlardır. Türk edebiyatında ilk örneği, Erzurumlu Mustafa Darir’in “Terceme-i Siretü’n-Nebi” adlı yapıtıdır. Baki’nin “Mealimül-Yakin”, Veysi’nin “Dürretü’t-Tac” adlı yapıtları bu türün örneğidir.



Kaynak: LYS Edebiyat, Limit Yayınları

Devamını oku...

16 Mart 2017 Perşembe

Divan Edebiyatında Nesir (Düzyazı) Türleri


1. Tarih-Vakayinâme: Tarih, geçmişi anlatan, resmi olmayan yapıtlardır. Vakayiname resmi tarih yazılarıdır. Tarih yazarlarına "müverrih", resmi tarih yazarlarına ise vakanüvis denir. Naima, Peçevi, Âşık Paşazade, Ahmet Cevdet Paşa önemli tarihçilerdir. 


2. Tezkire: Tezkirenin kelime anlamı"zikredilen, sözü edilen, bahsi geçen" anlamındadır. Divan edebiyatında çeşitli devirlerde yaşayan şair ve sanatçıların kısaca yaşamlarından ve yapıtlarından söz eden kitaplara tezkire veya tezkiretü'ş-şuara (şairler tezkiresi) denir. Tezkireler tanınmış bir kişinin yaşamı hakkında bilgi vermeleri bakımından bugünkü biyografi (yaşam öyküsü) türüne benzer. 

Ali Şir Nevai'nin yazdığı Mecâlisü'n-Nefâis, ilk Türkçe şairler (şuara) tezkiresidir. (15. yüzyıl)

Sehi Bey'in yazdığı Heşt Behişt, Anadolu'da yazılan ilk şairler (şuara) tezkiresidir. (16. yüzyıl)


3. Seyahatnâme: Bir kişinin gezip gördüğü yerlerin güzellikleri, ayırıcı özellikleri, insanlarının örf ve âdetleri hakkında yazdığı gezi yazılarının toplandığı eserdir.

Bu türün en önemli örneği Evliyâ Çelebi'nin "Seyahatnâme"sidir. (17. yüzyıl) 

Mir'âtü'l Memâlik (16. yüzyıl): Seydi Ali Reis

Kitab-ı Bahriye (16. yüzyıl): Piri Reis

Tuhfetü'l Harameyn (17. yüzyıl): Nâbi


4. Sefâretnâme: Bir ülkeye sefir (elçi) olarak gönderilen kişilerin veya bunların beraberinde bulunanların gördükleri yerleri, yaptıkları işleri ve siyasî izlenimlerini anlattıkları eserlerdir.

Bu alanda en tanınmış örnek Yirmi Sekiz Mehmet Çelebi'nin "Paris Sefaretnâmesi"dir.


5. Mektup: Divan edebiyatında mektuplar münşeat adı verilen yapıtlarda toplanmıştır. Divan edebiyatında mektup türünde yazılmış en önemli eser, Fuzul'nin "Şikayetnâme"sidir.


Kanuni Sultan Süleyman 1534'te Bağdat'ı fethettikten sonra Fuzûlî Osmanlı sarayının hizmetine girmiş ve padişaha kasideler sunmuştur. Padişah tarafından beğenilen kasideler karşılığında da 9 akçelik maaşla ödüllendirilmiştir. Ancak maaşını almak için gittiğinde memurların maaşını vermemeleri ve asık suratları karşısında Şikâyetnâme adlı eserini yazmıştır. Eserin başında olayların gelişimini anlatan Fuzuli, bu bölümde diyalog şeklinde olanları anlatmıştır.



Şikayetnâme'den

"Selam verdim, rüşvet değildir deyu almadılar. Hüküm gösterdim, faidesizdür deyü mültefit bolmadılar. Gerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler.

Dedim: Ey arkadaşlar, bu ne fi'l-i hata ve çin-ebrudur (bu ne yanlış iştir, bu ne buruşuk surattır)?

Dedim: - Benim maaş almamı uygun görmüşler ve bunun için elime bir tekaüt beratı vermişler ki vakıf gelirlerinden her zaman pay alam ve padişaha gönül rahatlığı ile dua kılam.

Dediler: - A miskin! Sana zulüm etmişler ve tereddüt sermayesi vermişler ki, daima faydasız mücadeleler edesin ve gide gele uğursuz yüzler görüp uygunsuz sözler işitesin.

Dedim: - Beratımın gereği niçin yerine getirilmez?

Dediler: - Zevaiddir (vakıftan artan paraya bağlıdır), husulü mümkün olmaz (masraf o kadar çok ki para artmaz).

Dedim: - Böyle vakıf hiç artansız olur mu?

Dediler: - (Aslında artanı vardır, lakin) yönetim kademesinin masraflarından geriye bir şey kalmaz. (Daha açık söyleyelim;) onlardan kalsa bizden kalmaz ki sana verelim.

Dedim: Vakıf malını böyle tasarruf (şahsi işlerde harcamak) vebaldir.

Dediler: - Akçamız ile satın almışız (bu işi bulabilmek için hava parası ve rüşvet vermişiz), bize helaldir.

Dedim: - Kanun uygulayıp teftiş etseler bu tuttuğunuz yolun fesadı bulunur.

Dediler: - Bu hesap, kıyamette alınır.

Dedim: - Dünyada dahi hesap olur, haberin işitmişiz.

Dediler: - Ondan dahi korkumuz yoktur, müfettişleri razı etmişiz.

Gördüm ki sualime cevaptan başka nesne vermezler ve bu berat ile hacetim kılmağın reva görmezler, çaresiz mücadeleyi terk ettim; karamsar ve kırgın, yalnızlık köşeme çekildim."

Fuzuli üstad bu hadiseden dolayı bütün kırgınlığını, bütün üzüntüsünü kendisine bu muameleyi reva gören vakıf görevlisinin şahsında mektubunun devamındaki şu mısralara sıkıştırıveriyor.

"Ben ona fitne ol bana âfet / Müteneffir ben ondan ol benden / Ben ona gussa ol bana mihnet / Mütenekkir ben ondan ol benden (Ben onun için oyun bozan, o benim için felaket. Ben ondan nefretli, o benden... Ben ona keder, o bana eziyet. Ben onu anlamadım, o beni...)"


6. Letaifnâme: Fıkraların, hicivlerin, mizahi metinlerin bir araya getirildiği yapıtlardır.


7. Kısas-ı Enbiya:  Peygamberlerin hikâyelerini anlatan yapıtlardır. Türk edebiyatında ilk örneği Rabguzi'nin "Kısasü'l-Enbiya" adlı yapıtıdır. En güzel örneği ise Ahmet Cevdet Paşa'nın "Kısasü'l-Enbiya" adlı yapıtıdır.


8. Siyasetnâme: Devlet yönetiminde görev alacak yönetici adaylarına devletin nasıl yönetileceği hakkında bilgi veren, öğütlerde bulunan ahlakî-didaktik yapıtlardır.

9. Fütüvvetnâme: Fütüvvet, "mertlik, gençlik, cömertlik, soy temizliği" demektir. Ahilik teşkilatının esaslarını anlatan yapıtlardır. En önemlisi, en önemlisi Haliloğlu Yahya Burgazi'ye aittir. Fütüvvetnameler, ahilerin el kitabı sayılır. Fütüvvetin yani eski esnaf teşkilatının adap ve erkânını, teşkilat üyelerinin uymaları gereken usul ve kuralları halk diliyle anlatan bir çeşit yönetmeliklerdir. 



Kaynaklar
LYS Edebiyat, Limit Yayınları
http://www.timeturk.com/tr/makale/iskender-pala/sikayetname.html

Devamını oku...