Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir konuyu veya düşünceyi açıklamak ya da bir düşünceyi kanıtlamak amacıyla gazetelerde veya dergilerde yazılan fikir yazılarına makale denir.
Makale yazılış amacına ve içeriğine göre üçe ayrılır.
Bilimsel Makale: Farklı bilim dallarıyla ilgili inceleme ve araştırma sonuçlarının anlatıldığı, bu alanlarla ilgili daha önce yapılmış bilimsel çalışmaların ele alındığı makale türüdür. Genellikle dergi ve kitaplarda yayımlanır.
Edebi Makale: Dil, edebiyat ve sanat konularını ele alan makale türüdür. Bu makaleler gazete ve dergilerde yayımlanabileceği gibi derlenerek kitap haline de getirilebilir.
Gazete Makalesi: Toplumsal yaşamın içinde insanı ilgilendiren bilgi ve kuralların günlük gazetelerde öğretici bir tutumla ele alındığı makalelerdir.Bu tür makaleler bilimsel makalelere göre daha günceldir. Bu yazıda üzerinde durulan makale türü gazete makalesidir.
Makalenin Özellikleri
- Makalenin temel unsuru fikirdir. Fikir yazıları arasında, yazılması en zor olan makaledir. Çünkü makale rastgele yazılmaz. İleri sürülen görüş ve düşüncelerin sağlam kanıtlarla desteklenmesi gerekir.
- Makalenin toplumu aydınlatmak, yönlendirmek ve kamuoyu oluşturmak bakımından önemli bir rolü vardır.
- Gazete ile doğmuş ve gelişmiş bir yazı türüdür. Gazetelerin birinci sayfalarında yer alan makalelere başmakale, bu yazıların yazarına da başyazar denir.
- Gazetelerde yayımlanan makalenin hedef kitlesi halktır. Bilimsel makale ise ele alınan konuyla ilgilenen uzman ve okuyuculara yöneliktir.
- Makale her konuda yazılabilir. İnsanı ve toplumu ilgilendiren, bilimsel ve toplumsal içerikli her türlü konu makalede ele alınabilir.
- Makaleler hem bilimsel çalışmalara katkıda bulunur hem de toplumsal sorunlara çözüm önerileri getirir. Bu nedenle sosyal yaşamın ve bilimin gelişmesinde makaleler önemli etkiye sahiptir.
- Makalede dile getirilen yargılar nesneldir. Bilgiler ve düşünceler objektif bir yaklaşımla ele alınır, ifade edilir.
- Öğreticilik amacına uygun olarak açıklayıcı, öğretici ve kanıtlayıcı anlatım türlerine ağırlık verilir.
- Bilimsel, ciddi ve resmi bir üslup (biçem) kullanılır.
- Dil genellikle göndergesel işlevde kullanılır.
- Terimlere sıkça yer verilir. Sözcükler gerçek anlamlarıyla kullanılır.
- Gazete makalesinde açık, duru, kolay anlaşılır ve yalın bir dil kullanılır.
- Üçüncü tekil kişili anlatım kullanılır. Ben merkezli anlatımdan uzak durulur çünkü ben merkezli anlatımda öznellik ön plandadır.
Edebiyatımızda Tanzimat'a kadar görülmeyen makale türü, gazeteciliğin ülkemizde de başlaması üzerine Batı'dan edebiyatımıza geçmiştir. Özellikle bu türün ilk örneklerini veren Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi ve Şemseddin Sami gibi I. Tanzimatçılar başarılı birer makale yazarıydılar. Hüseyin Cahit Yalçın, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Cenap Şahabettin, Ahmet Rasim, Reşat Nuri Güntekin ve Nurullah Ataç bu türün edebiyatımızdaki diğer güçlü temsilcileridir.
Tanzimat dönemi sanatçısı Şinasi'nin 1860'ta Tercüman-ı Ahval gazetesinde yayımlanan Mukaddime (Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi) başlıklı yazısı Türk edebiyatındaki ilk makale örneğidir.
MUKADDİME
Mâdam ki bir hey’et-i ictimaiyede (sosyal toplulukta ) yaşayan halk bunca vezaif-i kanuniye ile mükelleftir (kanuna ait vazifeler ile yükümlüdür), elbette kalen ve kalemen (sözle ve kalemle, sözle ve yazı ile) kendi vatanının menafiine (yararına) dair beyan-ı efkâr etmeği ( fikirlerini açıklamayı) cümle-i hukuk-ı müktesebesinden addeyler (kazanılmış hakları arasında görür). Eğer şu müddeaya (iddiaya) bir sened-i müsbit (ispatlama belgesi) aranılacak olsa, maarif (eğitim) kuvveti ile zihni açılmış olan milel-i mütemeddinenin (medenî milletlerin) yalnız politika gazetelerini göstermek kifayet edebilir (yetebilir).
Bu mebhas (konu) , Devlet-i aliyye’ce (yüce devletçe) dahi nev’amâ (bir bakıma) müeyyeddir (doğrulanmıştır) ki Meclis-i âlî-i Tanzimat’ın (Tanzimat Yüksek Meclisi’nin) teşekkülü (kuruluşu) sırasında kavanîn ve nizamata müteallik levâyihin (kanun ve nizamlarla ilgili tasarıların) tahriren arzolunması (yazılı olarak sunulması) için umuma (halka) me’zuniyet-i resmiye (resmî izin) verilmişti, hattâ Hükûmet-i seniyye’nin (Yüce Hükümetin) müsaadesi ile, dâhil-i memalik-i Osmaniye’de teb’a-i gayr-i müslimenin (Osmanlı memleketleri içindeki müslüman olmayan azınlıkların) kendi lisanları üzre hâlâ çıkardıkları jurnaller (gazeteler) bile, belki hukuklarından ziyadece serbesttir; fakat asıl Osmanlı gazetelerinin bahsine gelince, gayr-i resmî bir varakanın (özel bir gazetenin) devam üzre çıkarılmasında her nasılsa şimdiye kadar millet-i hâkimeden (hâkim olan, çoğunluğu teşkil eden milletten) hiçbir kimse ihtiyar-ı zahmet etmemiştir (zahmete girmemiştir, çaba göstermemiştir). Hele şükürler olsun, saye-i adalet-i seniyyede (yüce adaletin sayesinde) telâfî-i mâfat müyesser oldu (kaybedilen hakkın kazanılması mümkün oldu). Şöyle ki : Bu yolda Türkçe bir gazetenin neşri istid’âsına (yayınlanması isteğine) dair geçenlerde takdim olunan müzekkirenin (dilekçenin) meâlini musaddak (içeriğini onaylayan) Meclis-i maarif-i umumiye’den verilen mazbata üzerine (Genel Eğitim meclisi tarafından verilen tutanak üzerine), Meclis-i hâss-ı vükelâ-yi fehhâm’da ( anlayış sahibi Vekiller Meclisinde) dahi keyfiyet istihsan (bu dilekçe onaylanmış) ve ol bâbta (o konuda) müsaade-i seniyye-i cenab-ı mülûkâne şayan buyurulmuştur (Padişah tarafından izin verilmiştir) ve bundan başka her def’a çıkarıldıkça bir nüshası, lâyık olmadığı hâlde huzur-i hümayuna takdim olunmak hususuna (Padişaha takdim edilme şerefiyle ) irade-i mahsusa-i şahâne teâkuben (Padişahın arzusuna uyularak) şeref-efzâ-yi sudur olmuştur (şereflendirilmiştir). Bu veçhile sâbık ve lâhık ve lâhıkı sâbıkına faik olarak zuhura gelen teşvikat-ı celilenin ifa-yi teşekküründe lisan-i hâlimizden müstebân olan aczimizi, âcizâne umuma dahi ilân ederiz ( Bu tarzda, önce ve sonra yapılmış olan teşviklere, sonrakileri öncesinden daha hararetli olan bu desteklere teşekkür etmedeki aczimiz şu halimizden bellidir, ancak bu aczimizi de açıkça herkese ilân ediyoruz. )
İmdi işbu gazete ahval-i dâhiliye ve hariciyeden müntehap ( iç ve dış olaylardan seçilmiş) bâzı havadisi ve maarif-i mütenevvia ile sair mevadd-i nâfiaya dair mebahisi ( çeşitli bilgilerle diğer yararlı konuları) neşr-ü beyana vasıta olacağından nâşî (yaymak ve dile getirmek için bir araç olacağı için ), Tercüman-ı ahval ünvanı ile tesmiye olunmak (adı ile adlandırılmak) münasip görüldü. Ta’rife hâcet olmadığı üzre kelâm, ifade-i meram etmeğe mahsus (düşünceleri anlatmaya yarayan) bir mevhibe-i kudret (Tanrı hediyesi) olduğu misillû (için) , en güzel icad-i akl-ı insanî (insanın zihnî icadı) olan kitabet (yazı yazma) dahi kalemle tasvir-i kelâm eylemek fenninden ibarettir (sözü anlatmak sanatından ibarettir); bu itibar-i hakikate mebnî (bu gerçeği göz önünde bulundurarak), giderek (gittikçe), umum halkın kolaylıkla anlayabileceği mertebede (bir dille) işbu gazeteyi kaleme almak mültezem olduğu (bu gazeteyi yazmak gerektiği ) dahi makam münasebeti ile şimdiden ihtar olunur (yazar olarak şimdiden haber veririz).
Değil mi Tanrı’nın ihsânı akl-ü kalb-ü lisan,
Bu lûtfu etmelidir fikr-ü şükr-ü zikr insan.
“Akıl, gönül ve dil Tanrı’nın insanlara lûtfu değil midir? “İnsanlar Tanrı’nın bu lûtfunu düşünmeli, ona şükr etmeli, ve şükrünü ifade etmelidir.”
ŞİNASÎ
Tercüman-ı Ahvâl
(9 Teşrinievvel, 1277)
22 Ekim, 1860
Makale yazarının kuvvetli bir kültürü, sağlam mantığı ve seviyeli görüşleri olmalıdır. Ayrıca güçlü bir dil ve üslup sahibi olması da gereken makale yazarı, aynı zamanda iyi bir incelemeci, araştırmacı ve gözlemci de olmalıdır. Bu yüzden edebiyatımızda çok az makale yazarı yetişmiştir.
Makale yazarı okuyucusunu mutlaka inandırmak zorunda olduğu için görüş ve düşüncelerini bir plan içerisinde ortaya koymalıdır. Makale; giriş, gelişme ve sonuç olmak üzere üç bölümden meydana gelir.
Fikir yazılarının çoğunda uygulanan bu plana göre:
Giriş bölümünde; savunulan veya bildirilen konu, düşünce veya görüş, ayrıntılara girilmeden ortaya konulur. Bu bölümde örnek verilmez.
Açık ve duru bir ifade kullanılır. Giriş bölümü genellikle 4-5 cümleyi geçmemelidir.
Gelişme bölümünde; giriş bölümünde ortaya konulan konu, düşünce veya görüş, ayrıntıları ile ele alınır. Konu çeşitli yönlerden incelenir. Konunun her yönü veya ayrıntısı ayrı bir paragraf halinde işlenir. Bu sırada bu ayrıntılarla ilgili sağlam deliller, görüşler ortaya konulur. Günlük hayatta karşılaşılan olaylar, ilim ve teknik alanlarındaki çalışmalar ve buluşmalar, çeşitli yazar, sanatçı ve düşünürlerin görüşleri, devlet adamlarının özdeyişleri, atasözleri ve tarihi gerçekler makalenin bu bölümünde kanıt olarak kullanılabilir. Fakat kesinlikle gerçek olmayan ve tamamen kişisel olan görüş ve iddialara yer verilmemelidir. Anlatım mutlaka kesinlik taşımalı, dil açık ve yalın olmalıdır.
Sonuç bölümünde; ilk iki bölümde ortaya konulan görüş ve düşüncelerin ışığında, makale bir ana fikre bağlanır. Yazar, son sözünü bu bölümde söyler. Bu yüzden, bu bölümün açık ve kesin bir anlatımla kısa bir biçimde yazılması lazımdır. Bu bölüm 2-3 cümleyi geçmemelidir.
Başarılı bir makalede şu nitelikler bulunmalıdır:
1. Konu, toplumun büyük bir kesimini ilgilendirecek nitelikte olmalıdır. Günlük düşüncelerden çok, uzun ömürlü düşüncelere yer verilmelidir. Örnekler zamana ve çevreye göre değişmemelidir.
2. Düşünce ve görüşleri destekleyen kanıtlar, inandırıcı olmalıdır. Herkesin mantığına uygun düşmelidir. Kimse itiraz edememelidir.
3. Düşünce ve görüşler plansız ve uzun bir biçimde ortaya konulmamalıdır. Düşünce ve görüşler, önem derecesine göre, sıraya konularak işlenmelidir.
4. Özellikle gelişme bölümünde yer alacak paragraflar, dengeli olmalıdır. Konunun bir ayrıntısı 2-3 cümlelik bir paragraf halinde, bir diğer ayrıntısı ise 9-10 cümlelik bir paragraf halinde işlenmemelidir. Mümkün olduğu kadar paragraflarda kullanılan cümle sayıları, birbirine yakın olmalıdır.
5. Anlatım, açık, sade ve duru olmalıdır. Bazı ilmi ve teknik terim, kavram ve isimlerin dışında, yaşayan Türkçe kullanmalıdır. Uydurma kelimeler veya bugün kullanılmayan Osmanlıca kelime ve tamlamalar kullanmak makalenin ciddiyetini ve ağırbaşlılığını ortadan kaldırır.
6. Makalelerde devrik cümle pek kullanılmaz. Türk dilinin cümlesi, kurallı cümledir. Kurallı cümle, bir kesinlik taşır. Bu yüzden makalelerde kurallı cümle kullanmak şarttır.
7. Konu, fikri ve ideolojik saplantılara ve şartlanmalara kapılmadan, tarafsız bir gözle ortaya konulmalı, varsa konu hakkındaki görüşler bir arada verilmelidir. Çünkü, makale kamuoyu oluşturmak için yazılır. Konuyu tarafsız bir biçimde ortaya koymazsak, toplumu yanlış biçimde yönlendirmiş oluruz ve çeşitli anlaşmazlıklara yol açarız.
Makale Örneği
KÜRESEL ÇEVRE KİRLENMESİ
Günümüzün dünyasında çevre kirliliği, tüm gezegeni kaplayan boyutlara ulaşmış durumda. Dünyanın birçok bölgesinde insanlar, çevre felaketine karşı korumasız, nükleer tehdit ve radyasyondan habersiz bir yaşam sürmektedir. Bilim adamları ise bu olumsuzlukların devamı halinde dünyadaki tüm canlıların ciddi biçimde tehdit altında olduğunu vurguluyorlar.
Halbuki insanoğlunun gelişimi başlarda yaşam ve doğal çevre ile uyum içinde sürmüştür. Ancak dünyadaki toplumsal ve teknolojik gelişmelerin hızla artışı karşısında ekolojik sistemin bu hassas dengesi giderek bozulmuştur. Bu tehlikeli gelişmenin seyircisi durumunda olan insanlık ise dünyada dengeli bir çevrenin korunamaması halinde tüm canlıların varlığının sürmesinin olanaksızlığını acaba ne zaman anlayacak?
Bu yılın yaz başlarında başlayan yağmur dönemi dünyayı etkisi altına aldı. Barajları, setleri ve köprü*leri yıkan seller ölümcül sonuçlara yol açtı. Bir süre önce Trabzon'da yaklaşık üç saat süren yağmur, Sürmene ilçesi ve haritadan silinen Beşköy beldesinde büyük mal ve can kaybına neden oldu, ocakları söndürdü ...
Yağışların etkili olduğu bir başka ülke olan Çin'in birçok bölgesinde barajlar yıkıldı. Harekete geçirilen askeri birlikler setleri yıkarak sel sularının kırsal kesime yayılmasını sağlamaya çalıştılar. Sel, eylülün ortasında da Meksika'nın Chiapas (Çiapas) eyaletinin Valdivia (Valdivya) köyünü yok etti.
Dünyadaki benzer sel baskınlarının verdiği zararlar ürkütücü boyutlara ulaştı. 240 milyon kişiyi etkilediği söylenen bu yaz selleri, resmi açıklamalara göre şimdiye kadar 2 binin üzerinde insanın ve sayısı bilin*meyen diğer canlıların yaşamlarına mal oldu. Yaklaşık 14 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı. Bu durum, insana, Çinlilerin "Su ile şaka olmaz." özdeyişini hatırlatıyor.
Gün geçmiyor ki çevre felaketi haberlerde yer almasın. Büyük Okyanus'ta 30 metreye kadar yükselen dalgalar sahilleri yerle bir etti. Deniz dibindeki deprem ya da yanardağların patlamasından meydana geldiği söylenen bu dev dalgalara karşı uyarı ağları da para etmiyor. Hatırlanacağı gibi bu dev dalgalar, 1993'te Endonezya'da bir adanın tamamını kapladı ve 2 bin kişinin yaşamını yitirmesine yol açtı. Yine Gine'de yaşamını yitirenlerin sayısı ise 3 bini aştı.
Dev dalgalara yol açan depremin merkezi Büyük Okyanus'ta idi. Ama yer kabuğu, dünyanın başka böl*gelerinde harekete geçecek şekilde etki alanını genişletti. Örneğin, haziran başında başlayan depremlerin, dünyanın dört bir yanını salladığı ortaya çıktı. Ülkemiz de bundan nasibini aldı.
Bu ve buna benzer felaketler bize, geleceğimizi bugünden tahmin etmenin olanaksızlığını gösteriyor. Ozondaki delinme ve hava kirliliğinin yaşamda olumsuzluklara neden olabileceği ve doğal yaşamın temellerini dinamitleyeceğini küresel gözlükle niçin göremiyoruz?
Küresel çevre sorunlarının çözümü konusunda her ülkenin, çağdaş yöntemlerle halkını bilgilendirmesi bir görev olmalıdır.
Sanayinin kent içinden uzaklaştırılmasına ve milli parkların gereği gibi korunup doğal hali ile tutularak toplumun yararlandırılmasına öncelik verilmelidir.
3 binli yılların insanları için, doğayla çok daha büyük uyum içinde yaşanacak rüzgar güneş enerjisinden yararlanacak doğal konut yapımına geçilemez mi? Bu sahada yeni arayışlar içinde olmalıyız.
Doğanın intikamının daha büyük olmaması ve acının yoksul ülkelere çektirilmemesi için insanların bir an önce kendilerine çekidüzen vermeleri gerekiyor.
Ölümcül etkileri yıllardır sürmekte olan "Çernobil" olayından kim sorumlu? Bugün "Çernobil"den on misli daha tehlikeli olacak, radyoaktif atıkların bulunduğu söylenen Sibirya'nın batısındaki Karaçay Gölü, bir saatli bombadan farksızdır. Gölün altında, yaklaşık yüz metre derinlikte 5 milyon metreküp radyoaktif tozlardan oluşan kütlenin varlığı bilinmektedir.
İnsanların yazgıları ile ilgili dehşet dolu olası tehlikelere karşı evrensel yurttaş girişimlerinin etkinliği artırılmalıdır.
Hepimizin paylaştığı bu dünyayı, bu gezegeni gelecek kuşaklara kirli ve çirkin bırakmaya hakkımız var mı? Geleceğe bir borcumuz yok mu? Hatalarımızın bedelini henüz doğmamışlara ödetmemeliyiz.
Doğanın yasalarına yeterince duyarlılık göstermeli ve doğal afetlerini ciddiye almalıyız. Doğal zenginliklerle dolu olması gereken bir dünyadan daha fazla yoksun olmamalıyız.
Şaban Ali YAŞAROĞLU, Basından - 3 Ekim 1998
Kaynaklar
11. Sınıf Dil ve Anlatım, Ekstrem Yayıncılık
11. Sınıf Dil ve Anlatım, Esen Yayınları
https://www.turkedebiyati.org/sinasinin-tercumani-ahval-gazetesi-mukaddimesi/
https://www.turkedebiyati.org/forum/konular/3265-kuresel-cevre-kirlenmesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder