Garip Hareketi; Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat Horozcu'nun oluşturduğu bir şiir akımıdır.
İlkokulun son sınıfında tanışan Orhan Veli ve Oktay
Rifat’ın arkadaşlıkları lise birinci sınıfta aynı edebî zevke sahip
dostluğa dönüşür. Bir yıl sonra da aralarına Melih Cevdet katılır.
Ankara Erkek Lisesi’nin yayın organı olan Sesimiz dergisinin
farklı sayılarında ilk eserlerini yayımlama imkânı bulurlar. Bu
derginin farklı sayılarında şiirleri yayımlanan üçlü, daha sonraki
yıllarda şiirlerinin aynı derginin aynı sayısında hatta aynı sayfasında
yayımlanmasına özen göstereceklerdir.
Bu üç şair, 1941'de "Garip" adlı ortak bir kitap yayımladılar. (Bu nedenle Garipçiler olarak anıldılar.) Şiirle ilgili görüşlerini de Garip'in ön sözünde açıkladılar. Edebiyat tarihimiz açısından bu ön söz büyük önem taşımaktadır. Her ne kadar üç şairin imzasıyla çıkmış olsa da ön sözdeki
düşünceler tamamen Orhan Veli’ye aittir ve onun şiir hakkındaki
düşüncelerini, eleştirilerini çekinmeden, büyük bir açıklıkla
dile getirdiği bir bildiri (manifesto) niteliğindedir.
Bu yapıtta Orhan Veli'nin 24, Melih Cevdet'in 16, Oktay Rıfat'ın 21 şiiriyle Orhan
Veli ve Oktay Rifat’ın ortaklaşa kaleme aldıkları iki şiir yer almaktadır. Kitaplarına seçtikleri ad ve "Bu kitap, sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir." cümlesi, gelenekten ve yerleşik şiirden kopuşlarını ifade eder. (Kitabın adını -Garip- Orhan Veli'nin arkadaşı Cavit Yamaç koymuştur.)
Edebiyat eleştirmenlerinin değişik yorumlarına uğrayan Garip akımını Nurullah Ataç ve Sabahattin Eyüboğlu desteklemiş, Ahmet Hamdi Tanpınar şiirden uzaklaşma saymıştır.
1950’de Orhan Veli bir kaza sonunda hayatını kaybeder.
Onun ölümünün ardından Oktay Rifat ve Melih Cevdet genel çizgilerini
bir süre daha devam ettirdikten sonra 1952’den itibaren
kendi şiir çizgilerini oluşturarak bu yolda hareket etmişlerdir.
“Böylece üç arkadaşın 1937 yazında başlattıkları ve sonradan "Birinci Yeni" ve "Yeni Şiir" olarak adlandırılan Garip Hareketi,
Türk şiirinin gidiş yönünü değiştiren, ona yeni imkânlar kazandıran on üç yıllık verimin ardından, başlıca savunucusunu yitirdiği
1950 yılının sonlarında gündemden çekilmeye başlar.
Garipçilerin Görüşleri ve Garip Şiirinin Özellikleri
- Mısracı zihniyete karşı oldukları için ölçü (vezin) ve uyağı (kafiyeyi) reddetmişlerdir. Onlara göre şiirde ahenk, ölçü ve uyak dışında aranmalıdır. Dolayısıyla hece ölçüsünü de aruz ölçüsünü de gereksiz bulmuşlar, serbest şiir anlayışını benimsemişlerdir.
- (1936 yılının son aylarında önce Melih Cevdet’in daha sonra sırasıyla Orhan Veli ve Oktay Rifat’ın şiirleri, Yaşar Nabi Nayır’ın sahibi olduğu Varlık dergisinde yayımlanır. Bu dergide yayımlanan şiirler, ilk örneklerine Ağustos 1937’de rastlanacak olan Garip döneminin aksine ölçülü ve uyaklıdır.)
- Onlara göre her türlü söz ve anlam sanatı bırakılmalıdır. Bütün söz oyunlarının karşısında durmuşlar, gibi kelimesini hiç kullanmamışlardır. Orhan Veli'nin "Kitabe-i Seng-i Mezar" şiiri, sanatlı söyleyişin dışlandığı önemli şiirlerindendir: "Hiç bir şeyden çekmedi dünyada/Nasırdan çektiği kadar./Hatta çirkin yaratıldığından bile/O kadar müteessir değildi./Ayakkabısı vurmadığı zamanlarda/Anmazdı ama Allah'ın adını/Günahkar da sayılmazdı/Yazık oldu Süleyman Efendi'ye"
- "Şiir halka seslenmelidir" anlayışıyla sokağı ve günlük yaşamdaki her şeyi şiire aktardılar.
- (Garip Hareketi'nin topluma yönelmesiyle ilgili olarak belki de en dikkat çekici ifadelerden biri Cemal Süreya’ya aittir. Yazara göre Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet sokaktaki adamın şiirine yönelerek şiiri insan içine çıkarmışlar, şiire kasket giydirmişler, şiire elma yemeyi öğretmişlerdir. Kısaca ifade etmek gerekirse şiir, halkın malı, halktan biri olmuştur. Halkın malı olması ise “şiirin günlük tartışmalar arasına” girmesini de beraberinde getirmiştir ve “Bir süre toplumda şiir, herkesin konuştuğu ortak bir konu olur.”)
- Şiir dilinde şairanelikten kaçınılarak dildeki her kelimeye yer verilmelidir.
- "Basitlik, sadelik ve alelâdelik" ilkesini benimsemişlerdir.
- Eskiye ait her şeyin karşısında durmuşlardır. Onlara göre şiir, bütün geleneklerden uzaklaşmalıdır.
- Şiirde anlaşılmazlık dışlanmış ve anlam şiirin en önemli niteliği olarak öne çıkarılmıştır.
- Garip şiirinde gerçeküstücülük (sürrealizm) akımının etkileri vardır. Dadaizm akımından da etkilenmişlerdir. Hatta dadaizmin "kuralsızlığı kural edinmek" anlayışı Garipçilerin sanat anlayışını özetler.
- Şiirlerinde ironiye (ince alaya) yer vererek toplumsal eleştiri yapmışlardır. "Neler yapmadık şu vatan için/Kimimiz öldük,/Kimimiz nutuk söyledik"
- Şiirin müzik,resim gibi sanatlarla ilişkisine karşı çıkmışlardır.
- Şiir duyguya değil, akla seslenmelidir." görüşünü benimsediler.
- Siyaset dışı kaldılar. Onlara göre şiir dinî öğreti ve ideoloji emrinde veya bunları aşılamakta bir araç olarak kullanılmamalıdır.
- Şiirde parça ve mısra güzelliği yerine bütün güzelliğini önemsemişlerdir.
- "Yaşama sevinci"ni dile getirmişlerdir.
Kaynaklar
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, Feyzullah Çelikbağ-Mehmet Saylan, Limit Yayınları
Türk Şiirinde Garip Hareketi, Yasemin MUMCU AY
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, Feyzullah Çelikbağ-Mehmet Saylan, Limit Yayınları
Türk Şiirinde Garip Hareketi, Yasemin MUMCU AY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder