Sayfalar

2 Ocak 2017 Pazartesi

Servet-i Fünûn Döneminde Şiir ve Mensur Şiir

Servet-i Fünun Döneminde Mensur Şiir

Servet-i Fünûn Şiiri
  • Şiirlerde "sembolizm" ve "parnasizm" akımları etkili olmuştur. Şiirde yer yer "romantik" özellikler vardır.
  • Şiirlerinde bireysel duyguları, acıları, üzüntüleri, melankoliyi işlemişlerdir. Daha çok aşk, üzüntü, doğa güzellikleri, hayal kırıklıkları, kişisel hayaller, karamsarlık gibi konuları işlemişlerdir.
  • Tanzimat şiirinde çok önemli olan hürriyet, adalet, hak, hukuk gibi kavramlar bu dönemde hiç işlenmemiştir.
  • "Sanat için sanat" anlayışı benimsenmiş, özellikle Fransız edebiyatından etkilenilmiştir.
  • Aruz ölçüsünü kullanmışlardır. Hece ölçüsü sadece çocuk şiirleri yazmak için kullanılmıştır. (Tevfik Fikret-Şermin)
  • Aruz ölçüsü, Türkçeye başarılı bir şekilde uygulanmıştır.
  • Nazım (şiir), nesre (düz yazıya) yaklaştırılmıştır.
  • Cümlenin bir beyitte tamamlanması kuralı kırılmıştır. (Anjambman: Cümledeki anlamın bir dizede bitmeyip sonraki dizelere geçmesi, taşması.)  Anlamca 7-8 cümlede tamamlanan uzun cümleler kullanılmıştır. Bu özellik, şiirin düz yazıya yaklaşması sonucunu doğurmuştur.
  • Şiirde konu bütünlüğü sağlanmış, kompozisyona ve bütün güzelliğine önem verilmiştir.
  • Fransız edebiyatından alınan "sone" ve "terzarima" gibi nazım biçimleri kullanılmıştır.
  • Müstezatın kalıpları kırılarak "serbest müstezat" nazım biçimi kullanılmıştır.
  • Her şeyin şiirin konusu olabileceğini savunarak şiirin konusunu genişletmişlerdir. En basit günlük olay, gözlem ve duygular bile şiirin malzemesi olarak kullanılmıştır.
  • "Kafiye, kulak içindir." anlayışını benimsemişlerdir.
  • Konu ile ölçü arasında bir ahenk ilgisi aranmıştır. Bu nedenle bir şiirde aruz ölçüsünün birden fazla kalıbı aynı anda kullanılmıştır. (Cenap Şahabettin) Şiirde musikiye önem verilmiştir. (sembolizmin etkisi)
  • Daha önce duyulmamış, ilginç kelime, kavram ve tamlamalar kullanılmıştır.
  • Şiir dilinde Arapça, Farsça kelime ve tamlamalar vardır. Sanatlı üslûp kullanılmıştır.
  • Dize oluşturmada genellikle anlamdan çok biçim ve üsluba önem verilmiştir.
  • İlk çocuk şiirleri yazılmıştır. (Tevfik Fikret-Şermin)
  • İlk mensur şiirler yazılmıştır. (Halit Ziya-Mensur Şiirler, Mezardan Sesler)
  • Resim sanatından büyük ölçüde etkilenmişlerdir. "Resim altına şiir yazma" anlayışı vardır.
  • Kırılgan duyguları belirtmek için ki ve evet gibi sözcükleri; oh, of, ey gibi ünlemleri sıkça kullanmışlardır.
  • Meleğim, güzelim gibi hitaplara da sıkça yer vermişlerdir.


Mensur Şiir

XIX. yüzyılın yarısında Fransa'da doğmuştur. Fransız edebiyatı şairlerinden C. Baudlaire ve S. Mallerme'in mensur şiirleri vardır. Türk Edebiyatında Şinasi'nin Fransız edebiyatından yaptığı çeviriler, mensur şiirin ilk örnekleridir. Mehmet Rauf'un "Siyah İnciler"i, Yakup Kadri'nin "Okun Ucundan, Erenlerin Bağından" adlı yapıtları mensur şiir türünden ürünlerdir.

Tanzimat Edebiyatı Döneminde, Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit'in de mensur şiir denemeleri olmuştur.

Mensur şiirin isim babası ve bu türün Türk edebiyatındaki ilk temsilcisi Halit Ziya Uşaklıgil'dir. Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yayımlanan "Aşkımın Mezarı" adlı yazısı mensur şiirdir. 1891'de "Mensur Şiirler" ve "Mezardan Sesler" başlığıyla mensur şiirlerini yayımlamıştır.

Servetifünun Döneminde mensur şiir türü yaygınlaşır. Halit Ziya'yı Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Celal Sahir, Faik Ali gibi isimler izler.

  • Duygu ve hayallerin düz yazı biçimiyle şiirsel anlatılmasıdır.
  • Bu yazılarda iç ahenk önemlidir. Servetifünûncular tarafından kullanılmış, fazla yaygınlaşmamıştır.
  • "Mensure" olarak da bilinir.
  • "Mensur şiir" düz yazı ile şiirsel, şairane söyleyişin amaçlandığı bir düz yazı türüdür.
  • Mensur şiirler başlıkları olan, bağımsız, kısa ve yoğun yazılardır.
  • Mensur şiir, şiirdeki arayıştan doğmuştur ama öncelikle düz yazıdır. Bu metinler bireysel duygulanmaların ortaya konduğu şairane ürünlerdir. Mensur şiirlerde iç ahenk vardır. Tasvir ve çözümlemelere önem verildiği için uzun cümleler tercih edilir. Ünlemlere ve seslenişlere yer verilir.
  • Mensur şiirde şairane konular, şairane bir üslupla işlenir.


"Mensur Şiir" ile "Şiir" arasındaki benzerlik ya da farklılıklar nelerdir?

Mensur şiirin, şiirle birtakım benzer yönleri vardır. Her iki türde de ahenk önemlidir. Kelimeler bir ahenk oluşturacak biçimde seçilir ve dizilir.



Her iki türde de şairane, duygusal konular işlenir; temalar benzerdir.

Dil ve üslup yönünden benzerlik vardır; dilin doğru ve güzel kullanımı iki türde de önemlidir. 

Edebi sanatlar her iki türde de kullanılabilir. Şiirde kafiye vardır, mensur şiirde de iç kafiyeler (seci) olabilir.

Mensur şiirle şiirin farklı yönleri de vardır. Mensur şiirde vezin (ölçü), kafiye, dize (mısra) yoktur. Şiirde dörtlük, beyit, bent gibi nazım birimleri vardır; mensur şiirde böyle birimler yoktur.


Mensur Şiir Örneği

Erenlerin Bağından

Yıllar yârlardan, yârlar yıllardan vefasız. Kara baht bir kasırga gibi. Bu ne baş döndürücü iş? Geceler günleri, günler geceleri kovalıyor; cefalar cefaları kolluyor. Saçlarımızda aklar akları, alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor. Kadere boyun eğmek güç, isyan tehlikeli, felek hiç acımayacak mı? Heyhat, aziz dost, onu döndüren kara bahtın kasırgası...

"Bahçeler bozuldu, yuvalar dağıldı, yollar silindi, cihan viran oldu." Yaşlı gönül şimdi böyle diyor; her şeyi kendine eş görüyor. Bu da yanlış duygulardan biri... Cihan ne vakit bayındır idi? Bahçelerde ne vakit güller açtı? Ne vakit yuvalarda bülbüller öttü? Yollardan ne vakit yârlar geldi? Umduk, bekledik, düşündük. Hangi şey umduğumuza uygun düştü? Gördüğümüz düşündüğümüze benzedi mi? Gelenler beklediğimize değdi mi? O mutlu ve yüce saat hangi saatti ki, içinde iken "Geçme! Dur!" diye haykırdık? Hiçbiri, aziz dost, hiçbiri! Belki hepsini geçsin gitsin diye bekliyorduk; çünkü onlar birbirinden çirkin, birbirinden yararsız saatlerdi. Kimi bir damla gözyaşıyla, kimi tek bir "Eyvah!" ile kimi bir esnemeyle, kimi yalnız susmayla dolup gitti. Onlar birer birer yeniden gelsin ister misin? Hayır, hayır, hayır; değil mi?

Şimdi kalbimiz boş, başımız doludur. Ağzımızda zehir, gözlerimizde ateş var; tatsız bir içki sersemliği içindeyiz. Ve artık yolun ortasını geçtik ve saçlarımızda aklar akları ve alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor. Ve ellerimiz, dizlerimiz titriyor ve önümüzdeki ufuklardan yok olma havası esiyor. Söyle, gençliğini ne yaptın? Söyle, gençliğimi ne yaptım?

Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU


Kaynaklar
11. Sınıf Türk Edebiyatı Konu Anlatımlı Soru Bankası, Ekstrem Yayıncılık
11. Sınıf Ortaöğretim Türk Edebiyatı Öğretmenin Ders Notları, Editör Yayınevi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder